uzak – tabutmag forum
17.

“özlem öyle olur ki, sanki dünyanın ortasında,
her şeyi anlamsız kılan bir boşluk uzanmakta;
gelip, özleyenin de içinden, bir kesit gibi,
geçmektedir.

özleyen, bunu duyduğunda, bütün dünyaya sanki
bir sisin ardından bakar gibi olur: bir şeylerin olması, ne
gereklidir ne de anlamlı — boşluk, uzanır, her şeyin
—dünyanın, özleyenin— içinde...

özlem, her şeyi kaplayan boşluktur.”

oruç aruoba
uzak
5.

“Özlemin koşulu ayrılmaktır —ayrılıştır:
özleyen ile özlenenin —biri durarak öteki giderek—ayrılmaları:—

Özlem, şuradan belli eder kendini: duran / özleyen, olduğu yerde kalır, giden / özlenen artık görülemez hâle gelene dek yerinden kıpırdayamaz; ama, özlenen de, belli aralıklarla dönüp geri bakar (özleyen hâlâ orada duruyor mu diye değil; özleyenin hâlâ orada durduğunu bildiğinden), belki, el sallar, özleyene — o ise, orada, durmaktadır: böylece, özlenen özleyenin görüş alanında uzaklaştıkça, yükselip durur özlem de — en üst düzeyine, özlenen özleyenin görüş alanından tam çıktığında, tamamiyle görülmez olduğu anda, ulaşır—

Özlem, artık, kesindir — yoğun, ve, dopdolu...

Özleyen çok kısa bir süre daha durur: özlenenin hiç görünemediği noktaya bakarak; sonra, yavaşça, geri dönüp, yürümeğe başladığında, özlem, doruk noktasını bulur:—

Özlemin doruk noktası, özleyenin özleneni artık göremediği noktadır —özlem, görüşün artık olmadığı noktada, doruğundadır.

Özlem, görememenin yoğunluğudur.”

Bu ayrılma durumunun simgesel olarak kavranabileceği bir biçim, güneşin —deniz üzerinde batışını seyretmekte görülebilir: Güneşin, ufuğa değdikten sonra, inişe geçmesi, yavaş yavaş eksilerek, son bir küçük pırıltı noktası hâline gelip, yitmesi — bunun vereceği duygu, ayrılıştaki özleme eşlik eden hüzün için yerinde bir eğretileme olurdu.

Oruç Aruoba
Uzak
"kişinin yaşamı, uzaklıklar ile yakınlıklar arasında yürür: kişi, ne yaparsa yapsın, hep, ya, birşeylere -birilerine- yaklaşıyor, ya da birşeylerden -birilerinden- uzaklaşıyordur -hiçbirzaman, biryerde -birileri ile birlikte-, duruyor değil: hep yürüyor...

bu bilinç zor. canlı tutması, zor: nelerden -kimlerden- uzaklaştığını -uzaklaşmakta olduğunu- düşününce, kişi, neleri -ne çok kişiyi- yitirdiğini anlar - gittikçe, daha fazla... ama, o, şimdi uzaklaşmakta olduklarına bir zamanlar ne denli yakın olduğunu düşününce de, neleri -ne çok kişiyi- kazandığını anlar.

garip bir dengedir bu: yaşadığı yakınlıklar ve uzaklıklar -yakınlaşmalar, uzaklaşmalar-, kişinin yaşamında karşı karşıya gelerek, hem bir yoğun çelişmeler yumağı, hem de bir uzun uyumlar dizisi oluşturur:-

yakınlaşmışları, çünkü, önceleri uzak olmuş; uzaklaşmışları da, önceleri yakın olmuştur - her bir yakını için bir uzak; her bir uzağı için de bir yakın..."