uzak – tabutmag forum
5.

“Özlemin koşulu ayrılmaktır —ayrılıştır:
özleyen ile özlenenin —biri durarak öteki giderek—ayrılmaları:—

Özlem, şuradan belli eder kendini: duran / özleyen, olduğu yerde kalır, giden / özlenen artık görülemez hâle gelene dek yerinden kıpırdayamaz; ama, özlenen de, belli aralıklarla dönüp geri bakar (özleyen hâlâ orada duruyor mu diye değil; özleyenin hâlâ orada durduğunu bildiğinden), belki, el sallar, özleyene — o ise, orada, durmaktadır: böylece, özlenen özleyenin görüş alanında uzaklaştıkça, yükselip durur özlem de — en üst düzeyine, özlenen özleyenin görüş alanından tam çıktığında, tamamiyle görülmez olduğu anda, ulaşır—

Özlem, artık, kesindir — yoğun, ve, dopdolu...

Özleyen çok kısa bir süre daha durur: özlenenin hiç görünemediği noktaya bakarak; sonra, yavaşça, geri dönüp, yürümeğe başladığında, özlem, doruk noktasını bulur:—

Özlemin doruk noktası, özleyenin özleneni artık göremediği noktadır —özlem, görüşün artık olmadığı noktada, doruğundadır.

Özlem, görememenin yoğunluğudur.”

Bu ayrılma durumunun simgesel olarak kavranabileceği bir biçim, güneşin —deniz üzerinde batışını seyretmekte görülebilir: Güneşin, ufuğa değdikten sonra, inişe geçmesi, yavaş yavaş eksilerek, son bir küçük pırıltı noktası hâline gelip, yitmesi — bunun vereceği duygu, ayrılıştaki özleme eşlik eden hüzün için yerinde bir eğretileme olurdu.

Oruç Aruoba
Uzak