kırmızı kitap – tabutmag forum
şeytandan bir parça neşe alır ve bununla maceralara atılırsan zevki kabullenirsin. zevkse hemen istediğin her şeyi kendine çeker ve o zaman zevkin seni yağmalıyor mu yoksa yüceltiyor mu, karar vermen gerekir. şeytandan olursan, çokluk peşinde kör istekle bocalarsın ve bu da seni yoldan çıkarır. şeytandan değil, kendi olan biri olarak kendinle kalırsan insanlığını hatırlarsın. kadınlara kendiliğinden erkek gibi değil, bir insan olarak, yani onunla aynı cinsiyetten biri gibi davranırsın. kendi kadınlığını hatırlarsın. o zaman sana erkek değilmişsin, adeta aptalmışsın ve kadınsıymışsın gibi gelebilir. oysa gülünç olanı kabullenmelisin, yoksa üzüntüye kapılırsın ve öyle bir zaman gelecek ki en beklemediğin anda gafil avlanacak ve gülünç olacaksın. çoğu erkek için kadınlığını kabul etmek acı bir tat verir çünkü bu ona gülünçlük, güçsüzlük ve çirkinlik gibi görünür.

evet, sanki bütün erdemini yitirmiş, küçük düşmüşsün gibi. erkekliğini kabul eden kadın için de aynı şey geçerlidir. (1) evet, bu sana kölelik gibi gelir. sen ruhunda gereksinim duyduğun şeyin kölesisin. en erkeksi adam kadınlara gereksinim duyar ve sonuçta onların kölesidir. kendin kadın ol ve kadına köle olmaktan kurtul. (2) bütün erkekliğinle alayı savuşturamadığın sürece merhametsizce kadına terk edilirsin. bir kere de kadın elbiseleri giymek sana iyi gelecek. sana gülecekler ama bir kadın olarak sen kadınlardan ve onların zorbalığından özgürlüğünü kazanacaksın. kadınlığın kabul edilmesi tamamlanmayı getirir. aynı şey erkekliğini kabul eden kadın için de geçerlidir.

erkeklerdeki kadınlık kötülükle bağlıdır. onu şehvet yolunda bulurum. kadındaki erkeklik kötülükle bağlıdır. bu nedenle de insanlar kendi ötekilerini kabullenmekten nefret eder. oysa onu kabul ettiğinde, insanın tamamlanması ile bağlantılı olan gerçekleşir. yani, alay edilen kişi olduğunda ruhun beyaz kuşu uçmaya başlar. uzaklardaydı ama küçük düşmen onu harekete geçirdi. (3) gizem sana yaklaşıyor ve çevrende olup bitenler mucizevi. güneş mezarından yükselince altın bir ışık parıldıyor. bir erkek olarak ruhun yok çünkü ruhun kadında, bir kadın olarak ruhun yok çünkü ruhun erkekte. oysa insan olduğunda ruhun sana gelir.

keyfi ve yapay olarak yaratılmış sınırlar içinde kalmak iki yüksek duvar arasında yürümeye benzer; dünyanın enginliğini göremezsin.

1— jung'a göre erkeklerde anima, kadınlarda animus ile bütünleşme kişiliğin gelişimi için gerekliydi. 1928'de karşı cinsin üyelerinden yansıtmayı çekmeyi ve bunların bilincine varmayı gerektiren bu süreci ben ile bilinçdışı arasındaki i̇lişkiler'de anlatmıştır (kısım 2, bölüm 2, te §296).

2— düzeltilmiş taslak'ta bu ifade yerine: “oysa içindeki kadınsıyı kabul ederse kadınlara köle olmaktan kurtulur" (s. 178).

3— albrecht dietrich: “genel inanış sıklıkla ruhu en baştan kuş olarak görür” (abraxas. studien zur religionsgeschichte des spatern altertums [leipzig, 1891], s. 184).

s.193—194

carl gustav jung
kırmızı kitap

türkçesi: okhan gündüz
kaknüs yayınları
Dünyasal olan (numen loci) öndüşünme ve hazzı insanda ayırır, kendinde değil. Yılan dünyanın ağırlığını kendinde taşır ama aynı zamanda dönüşen her şeyin belirdiği değişebilirlik ve filizlenişini de. İnsanın şimdi bu neden sonra diğer ilkeye köle olmasının ve böylece hataya dönüşmesinin nedeni her zaman yılandır. İnsan yalnızca öndüşünme ya da yalnızca hazla yaşayamaz. Her ikisine de gereksinim duyar. Yine de aynı anda hem öndüşünmede hem hazda olamaz, öndüşünmede ve hazda olma sırayla değişmelidir, yani egemen yasaya boyun eğerken diğerine sadık kalmaz da denilebilir. Oysa insanlar ya birini ya diğerini yeğler. Bazıları düşünmeyi sever ve yaşam sanatını bunun üzerine kurar. Düşünmeyi ve dikkati uygular, hazlarını yitirirler. İşte bu yüzden de yaşlanırlar, yüzleri keskinleşir. Bazıları da hazzı sever, hissetmeyi ve yaşamayı uygular. Böylece düşünmeyi unuturlar. Bu yüzden de genç ve kör olurlar. Düşünenler dünyayı düşünce üzerine, hissedenler duygu üzerine kurar. Her ikisinde de doğru ve yanlış bulunur.

Yaşamın yolu yılan gibi sağdan sola, soldan sağa, düşünmeden hazza, hazdan düşünmeye kıvrılır. Öyleyse yılan bir düşmandır ve düşmanlığın simgesidir ama aynı zamanda sağ ile solu özlemle birbirine bağlayan bilge bir köprüdür ve yaşamlarımızda bunun gereksinimi büyüktür.

(Taslak şöyle devam ediyor: İlyas ve Salome’yi izleyerek içimdeki ve benim aracılığımla bir parçası olduğum dünyadaki iki ilkeyi izliyorum.)

s.153—-

C. G. Jung
Kırmızı Kitap

Türkçesi: Okhan Gündüz
Kaknüs Yayınları