şahane bir mutsuzluk – tabutmag forum
soyutlama bizi düşmanımıza egemen olmaya ya da ondan kaçınmaya yarayacak genel yasalar bulmaya zorlarken, tehlikenin ortadan kalkması zihinsel uyuşukluğa yol açar.

ayrıca mizahın da durumları bambaşka bir şeye dönüştürme gücü vardır, ağır bir trajediyi hafif bir coşkunluğa çevirebilir: "mizahın kıyılarında ben ölümün, yalanın, aşağılanmanın, yalnızlığın, gergin ve katlanılmaz bir hassasiyetin, görünüşlerin reddedilmesinin, saklanan bir sırrın, sonsuz bir mesafenin, haksızlığa karşı bir çığlığın olduğunu hissettim." françois billetdoux, mizah adına katlanılmaz bir hassasiyet ve ölümcül bir sırdan söz eden bu satırları yazarken, roberto benigni'nin hayat güzeldir (1998) filmini tanımladığını bilemezdi. filmde yapılan, auschwitz'in alaya alınması değil, tam tersine mizahın koruyucu işlevinin hangi bedele mal olduğuyla birlikte ortaya konmasıdır: birinci perdede, saldırganın farkında olmaksızın komik duruma düştüğü bir şenlik havası içinde mizah ve neşe henüz iç içedir. i̇kinci perdede, kurbanlar mizah duyguları sayesinde katlanılmaz olana katlanabilme gücü bulur. üçüncü perdedeyse, hayatta kalabilenler oyunu kazanır. "gülmekten öldürür bu." filmin bu son cümlesi bize savunma mekanizmalarının ikircikliğini gösterir: bizi korur ama bedelini de öderiz.

s.5-

boris cyrulnik
şahane bir mutsuzluk

türkçesi: hasan can utku
monografi yayınları
Tarihselleştirme, bireysel ya da ortak her türlü kimliğin oluşması için gereken iyileştirici bir süreçtir. Kim olduğumu, nasıl tepki verdiğimi, neleri sevdiğimi ve neleri yapabileceğimi mahrem öykümü anlatarak bilebilirim. Kim olduğumuzu, bir topluluk ya da ulus olarak bizi hangi niteliklerin tanımladığını, hayran olduğumuz kişilerin anlatılarını kurarak, muhteşem zaferlerimizi ve acı verici intikamlarımızı anlatarak bilebiliriz.

Bellek zararlı hale geldiğinde, travma sonrası sendromunda ya da totaliter toplumların propagandalarına boyun eğildiğinde olduğu gibi, geçmişimizin tutsağı olarak kalırız.

Ne var ki bu gerekli tarihselleştirme yoktan bir nedenle, en ufak bir sözcük, imge ya da ilahla zararlı hale gelebilir. Zararlı belleğe verilebilecek en açıklayıcı örnek, travma sonrası sendromundan gelir.

Ruhu yaralı olanlar onlarca yıl her alacakaranlıkta, korunmak için dikkatleri her azaldığında, trajedi sahnesinin canlı bir kâbus gibi yeniden ortaya çıkıverdiğini görür. Bu konuda konuşabilmeleri için uzun bir zaman gerekir çünkü kültür neredeyse her durumda onları susturur. Bu durumda onlar da gizli bir acıya sessizce boyun eğer ve hiç kimse neden yorgun, uykusuz, sinirli olduklarını, belli ya da belirsiz çok sayıda rahatsızlıkları bulunduğuna akıl erdiremez. Hepimizin tarihçesi toplumsal bir pazarlıktan ibarettir. Ancak travma sonrası sendromunda özne masumdur. Onu altüst ederek belleğini işgal eden, çevresidir. Fakat tarihselleştirme kasıtlı bir yeniden oluşturma çabasına olanak tanır.

s.111—112

Boris Cyrulnik
Şahane Bir Mutsuzluk

Türkçesi: Hasan Can Utku
Monografi Yayınları