"hepimiz sınıf ayrımlarına sövüp sayarız, ama çok az insan onları cidden ortadan kaldırmak ister. bu noktada, her devrimci düşüncenin gücünün bir bölümünü, hiçbir şeyin değiştirilemeyeceğine olan gizli inançtan alması olgusuna ulaşıyoruz."*
yani orwell, radikallerin devrimci değişim ihtiyacına, aslında değişimin meydana gelmesini engellemesi gereken, yani tam aksini yapması beklenen bir tür batıl simge gibi başvurduğunu söyler - tıpkı kapitalist kültür emperyalizmini eleştiren fakat kendi sahasının lüzumsuz hâle gelmesinden içten içe ödü kopan günümüzün solcu akademisyeni gibi. bu tutum, sigarayı bırakmayı seçtiği takdirde bırakabileceğine inanan sigara tiryakisininkiyle aynıdır: değişim ihtimaline, eyleme dökülmemesini temin etmek için başvurulur. derken "hızlanmacılığa" (accelerationism) varana dek (kapitalizm kendi aşırı gelişimi yüzünden çökeceği için sonuna dek onunla iştigal edelim...) hepsi aynı kapıya çıkan bir dizi strateji çıkar karşımıza. değişim ancak ve ancak çaresizliğe kapıldığımızda ve artık ne yapacağımızı bilmediğimizde eyleme dökülebilir – umutsuzluğun sıfır noktasından geçmemiz gereklidir. özetle, schubert'in winterreise'ının kapanış şarkısı "der leiermann"dakine benzer bir tersine çevirmeyi siyasette de uygulamamız gerekir. i̇lk bakışta bu şarkı, bütün umudunu, yas tutma ve çaresizliğe kapılma yetisini dahi yitirmiş hâlde sokaktaki laternacıya yakaran terk edilmiş âşığın mutlak kederini anlatır. gelgelelim, pek çok yorumcunun tespit ettiği üzere, bu son şarkı aynı zamanda yaklaşan kurtuluşun alameti olarak da yorumlanabilir. çevrimdeki diğer şarkılar kahramanın içine dönük, düşüncelere dalmış hâlini yansıtırken, bu şarkıda kahraman ilk defa dışa döner ve yas tutma yetisini bile yitirmiş ve sadece mekanik, kör hareketlerde bulunan bir başka ümitsiz zavallıyla olsa dahi, başka bir insanla asgari düzeyde bir temas, empatik bir özdeşleşme kurar. ölümünden iki yıl önce, avrupa'nın tamamında devrim olmayacağı netleştiğinde, lenin sosyalizmi tek ülkede inşa etme fikrinin safsata olduğunu bilerek şu noktaya ulaşmıştı:
"peki ya vaziyetin katıksız umutsuzluğu, işçilerin ve köylülerin çabalarını on kat artırmak suretiyle, bize uygarlığın esas gerekliliklerini batı avrupa ülkelerinin yaptığından daha farklı biçimde yaratma imkânı verdiyse?"*
*_ george orwell, wigan i̇skelesi yolu, çev.: levent konca, can yayınları, s. 164.
*_ v. i. lenin, collected works, cilt 33, moskova: progress publishers, 1966, s. 479.
slavoj žižek
umutsuz olma cesareti
türkçesi: ilgın yıldız
eksik parça yayınları
yani orwell, radikallerin devrimci değişim ihtiyacına, aslında değişimin meydana gelmesini engellemesi gereken, yani tam aksini yapması beklenen bir tür batıl simge gibi başvurduğunu söyler - tıpkı kapitalist kültür emperyalizmini eleştiren fakat kendi sahasının lüzumsuz hâle gelmesinden içten içe ödü kopan günümüzün solcu akademisyeni gibi. bu tutum, sigarayı bırakmayı seçtiği takdirde bırakabileceğine inanan sigara tiryakisininkiyle aynıdır: değişim ihtimaline, eyleme dökülmemesini temin etmek için başvurulur. derken "hızlanmacılığa" (accelerationism) varana dek (kapitalizm kendi aşırı gelişimi yüzünden çökeceği için sonuna dek onunla iştigal edelim...) hepsi aynı kapıya çıkan bir dizi strateji çıkar karşımıza. değişim ancak ve ancak çaresizliğe kapıldığımızda ve artık ne yapacağımızı bilmediğimizde eyleme dökülebilir – umutsuzluğun sıfır noktasından geçmemiz gereklidir. özetle, schubert'in winterreise'ının kapanış şarkısı "der leiermann"dakine benzer bir tersine çevirmeyi siyasette de uygulamamız gerekir. i̇lk bakışta bu şarkı, bütün umudunu, yas tutma ve çaresizliğe kapılma yetisini dahi yitirmiş hâlde sokaktaki laternacıya yakaran terk edilmiş âşığın mutlak kederini anlatır. gelgelelim, pek çok yorumcunun tespit ettiği üzere, bu son şarkı aynı zamanda yaklaşan kurtuluşun alameti olarak da yorumlanabilir. çevrimdeki diğer şarkılar kahramanın içine dönük, düşüncelere dalmış hâlini yansıtırken, bu şarkıda kahraman ilk defa dışa döner ve yas tutma yetisini bile yitirmiş ve sadece mekanik, kör hareketlerde bulunan bir başka ümitsiz zavallıyla olsa dahi, başka bir insanla asgari düzeyde bir temas, empatik bir özdeşleşme kurar. ölümünden iki yıl önce, avrupa'nın tamamında devrim olmayacağı netleştiğinde, lenin sosyalizmi tek ülkede inşa etme fikrinin safsata olduğunu bilerek şu noktaya ulaşmıştı:
"peki ya vaziyetin katıksız umutsuzluğu, işçilerin ve köylülerin çabalarını on kat artırmak suretiyle, bize uygarlığın esas gerekliliklerini batı avrupa ülkelerinin yaptığından daha farklı biçimde yaratma imkânı verdiyse?"*
*_ george orwell, wigan i̇skelesi yolu, çev.: levent konca, can yayınları, s. 164.
*_ v. i. lenin, collected works, cilt 33, moskova: progress publishers, 1966, s. 479.
slavoj žižek
umutsuz olma cesareti
türkçesi: ilgın yıldız
eksik parça yayınları