ablamın kedileri
kalemi elime alınca ağlamaya başladım. on dört sene evvel bugünlerde kaybettiğim büyük insanı, ablamı şanına layık nasıl anayım? i̇nsan, hayvan, ot, çiçek, ağaç, yaprak, hayat taşıyan her varlığa karşı şefkat ve muhabbetini su gibi akıttı, sıhhatini kıyasıya harcadı. bana karşı fedakârlıklarını düşündükçe titriyorum. tek tesellim ellerine, ayaklarına kapanarak “yapma!” diye yalvardıklarımdır.
güler, “ayol,” derdi, “sana kedilerim kadar bakamıyorum.”
ah o kediler, ablamın kedileri…
kırk ikiye kadar saydığım olmuştur. sayısı on beşe indiği zaman evimizde bir boşluk duyulurdu. tencereleri, yemek kapları, su kapları, hasırları, minderleri, senetleri, sandıkları, kilerleri, ilaç dolapları vardı. geniş, çok geniş bahçemizin bir köşesinde de bir kedi mezarlığı…
i̇ki mezarlıktı, eski mezarlık, yeni mezarlık. eskisi, komşumuz profesör doktor aziz dostum fahrettin kerim gökay’ın köşkü tarafındaki duvar boyunca uzanan leylakların altındaydı. bahçemizin o tarafında şerit gibi bir toprağı, arkalardaki arsalarda satılık evler yaptıran vidal şarl’a sattığımızda kedi mezarlığının nakli için rençber tuttuk, kabirler karşı tarafta, diğer komşumuz şadiye hanımların tarafındaki güllerin altına nakledildi.
ölüm vakaları nadiren kaza ile olmuştur. 1941’de 9 aylık saçak adındaki oğlan ile 1943’te 11 aylık altınbaş adındaki oğlanı evimizin önünden geçen kayışdağı caddesi’nde kamyon çiğnedi. bir tekir kedi de, cinsiyetini ve ismini de unuttum, çok gerilerde başka bir komşunun havuzunda boğuldu.
i̇ki de cinayet kurbanı vardır. 1938’de muhacir mahallesi’nden bir haylaz çocuk 1 yaşında ve ebru adındaki güzel bir kızı bel kemiğini taşla kırarak, 1943’te de yine o mahallenin başka bir haylaz çocuğu kâtip adındaki güzel bir sarı oğlanı başına taş atarak öldürmüştür.
kayıp vakaları çoktur. 1953’te baytarların isim veremedikleri, teşhis koyamadıkları bulaşıcı bir hastalık on beş can kaybına sebep oldu. hastalık kedi dostlarından aziz arkadaşım mesut cemil’in tavsiye ettiği mitigal denilen bir ilaç, tecrit ve perhizle önlendi.
büyük paşa, 1941’de 22 yaşında öldü. aslı konyalıydı, milli mücadele yıllarında doğmuş, konya’dan i̇stanbul’a yanımızda gelmiş, bir sene kadar üsküdar’da toptaşı’nda, ömrünün sonuna kadar da göztepe’deki evimizde oturmuştur. evimizdeki kedi neslinin babası odur; kediler biri üsküdarlı menekşe hanım, ikisi göztepeli pamuk hanım ile benli ayşe hanım, üç karısından üremiştir. üçü de namuslu kadınlardı, güzel kocalarını aldatmamışlardır. ölümünden bir sene önce paşa’nın gözlerine perde indi, bir sene kadar da bacakları mefluç yaşadı.
ondan sonra yaşlı ölenler 1943’te 13 yaşında balıkçı, 1955’te de 11 yaşında petek.
ne kadar yazık kibir tarih koymamışım, 1941 ile 1943 arasında olacaktır, hal tercümesi kitapları kılığında ablacığımın kedileri için bir risale yazmaya başlamıştım, 15 kedinin hal tercümesi, isimleri sırası ile şunlar: büyük paşa, menekşe hanım, pamuk hanım, benli ayşe hanım, ebru kız, saçak oğlan, altınbaş oğlan, beyoğlu, balıkçı, büyük elif, küçük elif, çileli, derviş, petek…
hatıraları hafızama nakşedilmiş diğer kediler de şunlardır: büyük ceylan, küçük ceylan, dayı bey, gümüş oğlan, katındı, deli bebek, büyük nazlı, küçük nazlı, pıtırcık, köçek, karakaş, kömürcü. kınalı.
Tercüman, 29 Aralık 1971 - 8 Ocak 1972,
4 tefrika.
reşat ekrem koçu
kalemi elime alınca ağlamaya başladım. on dört sene evvel bugünlerde kaybettiğim büyük insanı, ablamı şanına layık nasıl anayım? i̇nsan, hayvan, ot, çiçek, ağaç, yaprak, hayat taşıyan her varlığa karşı şefkat ve muhabbetini su gibi akıttı, sıhhatini kıyasıya harcadı. bana karşı fedakârlıklarını düşündükçe titriyorum. tek tesellim ellerine, ayaklarına kapanarak “yapma!” diye yalvardıklarımdır.
güler, “ayol,” derdi, “sana kedilerim kadar bakamıyorum.”
ah o kediler, ablamın kedileri…
kırk ikiye kadar saydığım olmuştur. sayısı on beşe indiği zaman evimizde bir boşluk duyulurdu. tencereleri, yemek kapları, su kapları, hasırları, minderleri, senetleri, sandıkları, kilerleri, ilaç dolapları vardı. geniş, çok geniş bahçemizin bir köşesinde de bir kedi mezarlığı…
i̇ki mezarlıktı, eski mezarlık, yeni mezarlık. eskisi, komşumuz profesör doktor aziz dostum fahrettin kerim gökay’ın köşkü tarafındaki duvar boyunca uzanan leylakların altındaydı. bahçemizin o tarafında şerit gibi bir toprağı, arkalardaki arsalarda satılık evler yaptıran vidal şarl’a sattığımızda kedi mezarlığının nakli için rençber tuttuk, kabirler karşı tarafta, diğer komşumuz şadiye hanımların tarafındaki güllerin altına nakledildi.
ölüm vakaları nadiren kaza ile olmuştur. 1941’de 9 aylık saçak adındaki oğlan ile 1943’te 11 aylık altınbaş adındaki oğlanı evimizin önünden geçen kayışdağı caddesi’nde kamyon çiğnedi. bir tekir kedi de, cinsiyetini ve ismini de unuttum, çok gerilerde başka bir komşunun havuzunda boğuldu.
i̇ki de cinayet kurbanı vardır. 1938’de muhacir mahallesi’nden bir haylaz çocuk 1 yaşında ve ebru adındaki güzel bir kızı bel kemiğini taşla kırarak, 1943’te de yine o mahallenin başka bir haylaz çocuğu kâtip adındaki güzel bir sarı oğlanı başına taş atarak öldürmüştür.
kayıp vakaları çoktur. 1953’te baytarların isim veremedikleri, teşhis koyamadıkları bulaşıcı bir hastalık on beş can kaybına sebep oldu. hastalık kedi dostlarından aziz arkadaşım mesut cemil’in tavsiye ettiği mitigal denilen bir ilaç, tecrit ve perhizle önlendi.
büyük paşa, 1941’de 22 yaşında öldü. aslı konyalıydı, milli mücadele yıllarında doğmuş, konya’dan i̇stanbul’a yanımızda gelmiş, bir sene kadar üsküdar’da toptaşı’nda, ömrünün sonuna kadar da göztepe’deki evimizde oturmuştur. evimizdeki kedi neslinin babası odur; kediler biri üsküdarlı menekşe hanım, ikisi göztepeli pamuk hanım ile benli ayşe hanım, üç karısından üremiştir. üçü de namuslu kadınlardı, güzel kocalarını aldatmamışlardır. ölümünden bir sene önce paşa’nın gözlerine perde indi, bir sene kadar da bacakları mefluç yaşadı.
ondan sonra yaşlı ölenler 1943’te 13 yaşında balıkçı, 1955’te de 11 yaşında petek.
ne kadar yazık kibir tarih koymamışım, 1941 ile 1943 arasında olacaktır, hal tercümesi kitapları kılığında ablacığımın kedileri için bir risale yazmaya başlamıştım, 15 kedinin hal tercümesi, isimleri sırası ile şunlar: büyük paşa, menekşe hanım, pamuk hanım, benli ayşe hanım, ebru kız, saçak oğlan, altınbaş oğlan, beyoğlu, balıkçı, büyük elif, küçük elif, çileli, derviş, petek…
hatıraları hafızama nakşedilmiş diğer kediler de şunlardır: büyük ceylan, küçük ceylan, dayı bey, gümüş oğlan, katındı, deli bebek, büyük nazlı, küçük nazlı, pıtırcık, köçek, karakaş, kömürcü. kınalı.
Tercüman, 29 Aralık 1971 - 8 Ocak 1972,
4 tefrika.
reşat ekrem koçu