gün içinde tarih – tabutmag forum
Büyük Paşa’nın Ölümü

Bakınız 22 yaşında kör ve mefluç Konyalı Büyük Paşa’nın ölümü ne kadar haşmetli ve manalı ol­muştur:

3 Temmuz 1941, sabah, saat 6.30.

Annem ve ablamla be­raber mutfakta kahve içiyoruz. Alan gibi bir mut­fak, bir kapısı bahçeye açılır. Paşa, yattığı sepet­ten başını kaldırdı ve acı acı bağırdı. Ürperdik. Ab­lam kahvesini yarım bı­rakıp ihtiyara koştu, başı­nı okşadı. Kedi tespih çek­meye başladı. Sonra bir kere daha bağırdı ve ellerinin üstünde kalktı, tut­mayan bacaklarıyla vücudunu sürüyerek sepetten çıkmak istedi. Mutfak ka­pısı açık; dışarda, bahçe­de bütün tazeliğiyle yaz sabahı.

Annem “İncitmeden tutun da eşiğe koyun,” dedi.

Öyle yaptık. Havayı kokladı ve tekrar bağır­dı. Bu sefer aldım, bahçe­ye çıkardım. Elleri üstün­de, sürüne sürüne gülle­rin altına gitti, toprağı kokladı. Okşadım, tespih çekmeye başladı. “Biraz süt getirin,” dedim, ab­lam süt getirdi, içmedi. Bu sefer koştu, küçücük bir tabak içinde su getirdi; iki yudum su içti, hanımının tabağı tutan elini yaladı ve başı toprağa düştü, öldü.

Leylaklar mezarlığın­da kabrini hazırladım. Cesedini kâğıda sarıp gömeceğim; ablam başındaki tül­bendi çıkardı, “Buna sar,” dedi.

Abide ve Zahide kı­zın namaz bezi Paşa’ya kefen oldu.

Bir gün rahmetli ba­bam “Önüne bir tavuğu koysam yer,” demiş­ti. Ve o akşam eve üç ta­vuk getirdi, “Biri Paşa’nın,” dedi. Paşa da baba­mı yalancı çıkarmadı, haş­lanmış tavuğu önüne bir çöküşte yedi bitirdi, son­ra da yalana yalana gitti, teşekkür için babamın ku­cağına fırlayıp kuruldu.

tercüman gazetesi
i̇nci eki (1971)
reşat ekrem koçu