“aramızda kalsın, şu halde kölelik, hem de gülümseyen kölelik kaçınılmaz bir şeydir. ama bunu kabul etmek zorunda değiliz. köleler edinmekten kendini alıkoyamayan kimsenin onlara özgür insan demesi daha iyi olmaz mı? önce ilke olarak, sonra da onları umutsuzluğa düşürmemek için. bu ödünü onlara borçluyuz, öyle değil mi? bu şekilde onlar gülümsemeye devam ederler, biz de vicdan rahatlığımızı koruruz. yoksa kendimizden vazgeçmek zorunda kalırdık, acıdan çılgın, dahası alçakgönüllü hale gelirdik, her şey mümkün. bakın dükkan tabelası da yok, bu tabela ise rezalet. kaldı ki, herkes masaya oturup gerçek işini, kimliğini açıklasaydı, ne halt edeceğimizi bilemezdik! şöyle kartvizitler düşünün: dupont, ödlek filozof ya da hıristiyan mülk sahibi ya da zina eden insansever, istediğinizi seçebilirsiniz. ama bir cehennem olurdu bu! evet, cehennem böyle olmalı: tabelalı caddeler ve düşüncesini anlatma olanaksızlığı. i̇nsan, kesin olarak sınıflandırılmıştır.
siz örneğin, aziz hemşerim, tabelanızın ne olacağını düşünün biraz.”
albert camus, düşüş
çev.: hüseyin demirhan
b. t.: 1997
siz örneğin, aziz hemşerim, tabelanızın ne olacağını düşünün biraz.”
albert camus, düşüş
çev.: hüseyin demirhan
b. t.: 1997