susan sontag: bilincin kapısını aralamak – tabutmag forum
“başınıza gelenlere kafa yormak dünyadaki en kolay şeydir. hastane yatağındasınız, öleceğinizi düşünüyorsunuz. esas bunu düşünmemek, bu düşünceyle arama mesafe koymak için olağanüstü bir çaba harcamam gerekirdi. hastalığı kafamdan atmak için büyük çaba harcadığım asıl dönem, çalışamayacak kadar hasta olduğum ama fotoğrafçılık kitabımı bitirmek için işimin başına dönmek istediğim zamandı. çalışamamak beni çıldırtıyordu. yeniden işimin başına oturabildiğimde, kanser teşhisi konulalı altı-yedi ay olmuştu ve fotoğrafçılıkla ilgili denemelerimi yazmayı tamamlamamış olsam da kitap kafamda çoktan bitmişti. tek yapmam gereken kafamdakileri hayata geçirmek, düzgünce, titizlikle, çekici ve canlı bir şekilde kaleme almaktı. fakat o an bağ kuramadığım bir şey yazma fikri beni delirtiyordu. tek yazmak istediğim metafor olarak hastalık'tı: hastalandıktan sonraki ilk iki ay o kitapla ilgili bir sürü fikir zihnime üşüşmüştü ve dikkatimi yeniden fotoğrafçılık kitabına vermek için kendimi bir hayli zorlamam gerekti.

neticede, benim istediğim hayatımı hissederek yaşamak. gerçekten hayatının içinde olmaktan, adım attığın anı yaşamaktan, dünyaya -ki bu dünya seni de içerir- bütün dikkatini vermekten bahsediyorum. dünya senden ibaret değildir, dünya seninle özdeş de değildir ama sen ona dahilsin ve dikkatini ona veriyorsun. yazarın yaptığı budur. yazar, dünyaya dikkatini verir. belki de bütün soruların yanıtının insanın içinde olduğunu savunan tekbenci yaklaşıma tamamen karşı olduğumdan böyle düşünüyorum. soruların yanıtı sende değil, sen parçası olsan da olmasan da dışarıda bir dünya var. yaşamakta olduğun şey çok güçlüyse, başka bir şeye sığınarak kaçmayı denemektense ona odaklanmalısın bence. böylece yazdıklarının olup bitenlerle ilgili gerçekleri yansıtması, yaşadıklarının metne nüfuz etmesi kolaylaşacaktır. dikkatini başka bir şeye vermeye çalıştığında ikiye bölünürsün. pek çok kişi metafor olarak hastalık'ı yazmak için kendime yabancılaşmış olmam gerektiğini iddia etti ama hiç de öyle değildi.”

s.19-20
susan sontag:
bilincin kapısını aralamak
jonathan cott - rolling stone söyleşisi

türkçesi: zeynep heyzen ateş
sel yayıncılık
Jonathan Cott: 1979 yılının ekim ayında Rolling Stone dergisi, Susan Sontag röportajımın üçte birini yayınladı. Entelektüel düsturu 1996 yılında yazdığı "Borges'e Mektup" başlıklı kısa metninde zirveye ulaşan bu fevkalade ve ilham verici insanla otuz beş yıl önce Paris ve New York'ta yaptığım röportajın tamamını ilk kez şimdi okuyuculara sunma fırsatı buluyorum. Şöyle diyordu Sontag, Borges'e mektubunda:

"Kendimizi, geçmişte olduğumuz kişiyi, neredeyse her şeyi edebiyata borçlu olduğumuzu, kitaplar yok olursa tarihin de, insanların da kaybolacağını söylediniz. Haklı olduğunuza eminim. Kitaplar yalnızca rüyalarımızın ve anılarımızın gelişigüzel derlemeleri değildir. Bizlere kendimizi aşmanın yollarını da sunarlar. Kimileri kitap okumayı sadece bir kaçış olarak görür: "Gerçek" dünyadan hayali bir dünyaya, kitapların dünyasına bir kaçış. Oysa kitaplar çok daha fazlasıdır. Onlar, tamamıyla insan olmamızın bir yoludur."

Susan Sontag
Bilincin Kapısını Aralamak

s.16
Sel Yayınları
Türkçesi: Zeynep Heyzen Ateş
Kadınlara tahsis edilen dünyanın, diyalektik düşüncenin değil de, (Ingmar Bergman’ın filminin adından yola çıkmak gerekirse) Çığlıklar ve Fısıltılar’ın dünyası olması beni hep etkilemiştir.

İçinde bulunduğumuz kültürde kadınlara duygu dünyasının yükümlülüğü verilmiş çünkü erkeklerin dünyası eylem, kuvvet, yetkinlik ve mesafe koyma kapasitesiyle tanımlanmış. Haliyle kadınlara duygusallık ve hassasiyet deposu olmak kaldı. Toplumumuzda şimdilerde sanat kadınsı aktiviteler olarak tasavvur ediliyor, fakat geçmişte böyle değildi. Zira eskiden erkekler kendilerini kadına uygulanan baskının üzerinden tanımlamazdı.

En uzun süren mücadelelerimden biri de, düşünce ile duygu arasındaki ayrıma karşı verdiğim mücadeledir. Bu arkaik ikili bakış açısı, bütün anti-entelektüel düşüncenin temelinde yatıyor: Kalp ve beyin, düşünce ve his, hayal gücü ile muhakeme ayrımı… Bunun doğru olduğunu düşünmüyorum. Bedenlerimiz az çok birbirine benziyor, buna rağmen fikirlerimiz bambaşka; bedenlerimizden ziyade kültürümüzün bize sağladığı araçlarla düşündüğümüze inanıyorum, dolayısıyla da dünyada çok fazla alternatif varoluş ve düşünme biçimi var. Düşünmenin, hissetmenin bir hali olduğunu düşünüyorum, nitekim hissetmek de düşünmenin bir hali.

s.67—68

Susan Sontag
Bilincin Kapısını Aralamak
Jonathan Cott — Rolling Stone Söyleşisi

Türkçesi: Zeynep Heyzen Ateş
Sel Yayınları