“Şu bez koltuklara oturalım. Ne sis! Sanırım, boğuntu hücresi konusunda kalmıştım. Evet, söz konusu olan nedir söyleyeceğim size. Çırpınıp durduktan, o küstahça büyük havalarımı tükettikten sonra, çabalarımın yararsızlığından dolayı cesaretim kırılınca, insanlarla düşüp kalkmaktan vazgeçmeye karar verdim. Yoo hayır, ıssız ada aramadım, ıssız ada kalmadı artık. Yalnızca kadınlara sığındım. Bilirsiniz, onlar hiçbir güçsüzlüğü gerçekten mahkûm etmezler: Daha çok bizim güçlerimizi aşağılamaya ya da silahsızlandırmaya çalışırlar. İşte bu yüzden kadın, savaşçının değil, suçlunun ödülüdür. Onun limanıdır o, barınağıdır; erkek genellikle kadının yatağında tutuklanır. Bize yeryüzü cennetinden kalan tek şey değil midir kadın? Elim böğrümde kalınca, doğal limanıma koştum. Ama nutuk çekmiyordum artık. Hâlâ biraz oynuyordum, alışkanlıkla; ama buluş yeteneğim eksikti. Yine iri bir laf ederim korkusuyla, itiraftan çekiniyorum: Bana öyle geliyor ki, o dönemde bir aşk ihtiyacı duydum. Edepsizce, değil mi? Her ne olursa olsun, kör bir acı, bir tür yoksunluk duyuyordum, bu yoksunluk beni daha sahipsiz kıldı ve yarı zorla, yarı merakla birtakım bağlantılara girmemi sağladı. Sevmek ve sevilmek ihtiyacında olduğumdan, âşık olduğumu sandım. Başka deyimle, aptallık ettim.”
s.68
Albert Camus
Düşüş
Can Yayınları
Türkçesi: Hüseyin Demirhan
s.68
Albert Camus
Düşüş
Can Yayınları
Türkçesi: Hüseyin Demirhan