ya / ya da – tabutmag forum
(…) zamanımızın şiirselliğinin elinde bir bakıma bundan başka bir teselli kalmamış olması, tek tesellinin umutsuzluğa düşmek olması, ne elim değil midir; zira besbelli ki böylesi bir bağı makbul yapan elbette umutsuzluktur. bunun içindir ki ona olgunluk çağına geleli epey zaman olmuş ve ayrıca, gerçek aşkın bir yanılsama, gerçekleşmesinin olsa olsa et pium desiderium* olduğunu öğrenmiş kişiler arasında başvurulur.

dolayısıyla aşkın sıkıcılığıyla, geçim derdiyle, sosyal hayatta saygınlık vs ile ilintilidir. duyumsallığı evlilikte etkisiz kıldığı kadarıyla ahlaki görünür; ancak bu etkisizleştirmenin estetik olmadığı kadar ahlaka aykırı da olup olmadığı sorusu aynen kalır.


* (lat.) kutsal kitap'tan bir terim. (gerçekleşmesi olası olmayan gelecek veya geçmiş bir şeye duyulan) derin hasret -çn.

syf•587—

søren kierkegaard
ya / ya da

türkçesi: nur beier
alfa yayınları
İki duyuyu aynı anda zorlamanın pek memnun edici bir deneyim olmadığı bilindik bir hikâyedir, nitekim kulak meşgulken aynı anda gözü de fazlaca kullanmak çoğu kez rahatsız edicidir, dikkat dağıtıcıdır. Bunun için de insan müzik dinlerken gözlerini kapamaya eğimlidir. Bu aşağı yukarı her müzik türü için geçerlidir ama Don Giovanni için in sensu eminentiori* geçerlidir. Gözler meşgulken, etki bozulur; zira kendini gözlere sunan dramatik birlik, birlikte işitilen müzikal bütünlüğe kıyasla topyekûn ikincil ve yetersiz kalır. Beni buna kendi deneylerim ikna etti. Öne yakın bir yere oturdum, gitgide geri çekildim, bu müziğin içine gizlenebilmek için tiyatroda kuytu bir köşe aradım. Onu ne kadar iyi anladımsa veyahut anladığımı sandımsa ondan bir o nispette uzaklaştım, kayıtsızlıktan değil aşktan, zira o uzaktan anlaşılmak ister. Bununla birlikte hayatımda acayip şekilde esrarengiz bir şeyler oldu. Bir bilet için her şeyimi feda edeceğim zamanlar olmuştu, şimdi bir bilet için 1 rbd bile vermem gerekmiyor. Dışarıdaki koridorda duruyorum, beni seyirci koltuklarından ayıran ara duvara yaslanıyorum, o zaman çok daha şiddetli etki ediyor, başlı başına bir dünya, benden tecrit edilmiş, hiçbir şey göremiyorum, işitecek kadar yakın ama alabildiğine uzaktayım.

* (Lat.) Ziyadesiyle —çn.

syf•183—

Søren Kierkegaard
Ya / Ya da

Türkçesi: Nur Beier
Alfa Yayınları
Bu benim talihsizliğim; yanımda hep bir ölüm meleği yürüyor, uğramayıp geçsin diye kanla işaretlediğim kapılar seçilmişlerinki değil ama o tam da o kapılardan giriyor;* çünkü sadece hatıralardaki aşk mutludur.

*bkz. Kutsal Kitap, Mısır'dan Çıkış: 12: 22-23. “Bir demet mercanköşk otu alın, leğendeki kana batırıp kanı kapılarımızın yan ve üst sövelerine sürün. Sabaha kadar kimse evinden çıkmasın. Rab Mısırlıları öldürmek için gelecek, kapılarınızın yan ve üst sövelerindeki kanı görünce üzerinden geçecek, ölüm saçanın evlerinize girip sizi öldürmesine izin vermeyecek” —ed.n.

syf•92—

Søren Kierkegaard
Ya / Ya da

Türkçesi: Nur Beier
Alfa Yayınları