bir düşünürün en önemli görevi, içindeki ses onu nereye götürürse götürsün, o sesin peşini bırakmamaktır. bunu yerine getirmeyenler büyük düşünür olamazlar. araştırmaların ve hazırlıkların ardından düşünen ve hata yapan kimselerin hataları, hiç zahmet etmeden doğru düşünceleri kabul edenlerin doğrularından çok daha kıymetlidir. düşünce özgürlüğü sadece büyük düşünürler yetiştirmek için elzem değildir, aksine, sıradan insanların ulaşabileceği en yüksek düşünce seviyesine ulaşmaları için olmazsa olmazdır. düşüncelerin yasaklandığı dönemlerde az da olsa büyük düşünürler çıkmıştır, çıkmaya da devam etmektedir, fakat böyle dönemlerde kafası çalışan bir topluma hiçbir zaman rastlanmamıştır. düşünce özgürlüğü olmadığı sürece, böyle bir toplum hiçbir zaman var olmayacaktır. farklı düşüncelerden korkmaya ara verilmiş bazı dönemlerde, insanlar bu türden bir niteliğe geçici olarak yaklaşmıştır. i̇nsanlığı ilgilendiren büyük sorunların ve ilkelerin tartışılmasının tabu olarak kabul edildiği toplumlarda ise düşünsel harekete rastlanmamaktadır. bir halkın düşüncelerini en temelinden sarsıp, sıradan insanları bile düşünür olma şerefine nail edecek itici güç, ancak ayrılık yaratacak kadar mühim konuların tartışılmasıyla ortaya çıkmaktadır.
bu itici güce bir kez avrupa’nın reform sonrası dönemlerde, bir kez de kıta avrupası’yla ve burjuvaziyle sınırlı olmasına rağmen on sekizinci yüzyılın ikinci kısmında yaşanan düşünce hareketinde rastlanmıştı. bunlardan daha kısa süren bir harekete ise goethe ve fichte dönemi almanya’sında tanık olunmuştu. bu üç dönem, düşünceler açısından birbirlerinden oldukça farklıydı. fakat bu üçünün de ortak noktası, fikirlerin otoritenin hakimiyetinden kurtulmuş olmasıydı. her birinde eski düşüncelerin despotizmi alaşağı edilmişti ve yeni bir baskı bunun yerini almamıştı. avrupa’yı günümüz anlamında avrupa yapan da bu üç dönemde meydana gelen itici güçtür. i̇nsanların düşüncelerindeki her gelişmede ve kurumların her değişiminde bu dönemlerin etkisi vardır. maalesef ki, bir süredir bu itici gücün tükenmek üzere olduğunu görmekteyiz. düşünce özgürlüğümüzü yeniden elimize alana kadar yenilik beklememiz anlamsız olur.
john stuart mill - özgürlük üzerine
çevirmen: berkay tartıcı, kutu yayınları, s.49-50
bu itici güce bir kez avrupa’nın reform sonrası dönemlerde, bir kez de kıta avrupası’yla ve burjuvaziyle sınırlı olmasına rağmen on sekizinci yüzyılın ikinci kısmında yaşanan düşünce hareketinde rastlanmıştı. bunlardan daha kısa süren bir harekete ise goethe ve fichte dönemi almanya’sında tanık olunmuştu. bu üç dönem, düşünceler açısından birbirlerinden oldukça farklıydı. fakat bu üçünün de ortak noktası, fikirlerin otoritenin hakimiyetinden kurtulmuş olmasıydı. her birinde eski düşüncelerin despotizmi alaşağı edilmişti ve yeni bir baskı bunun yerini almamıştı. avrupa’yı günümüz anlamında avrupa yapan da bu üç dönemde meydana gelen itici güçtür. i̇nsanların düşüncelerindeki her gelişmede ve kurumların her değişiminde bu dönemlerin etkisi vardır. maalesef ki, bir süredir bu itici gücün tükenmek üzere olduğunu görmekteyiz. düşünce özgürlüğümüzü yeniden elimize alana kadar yenilik beklememiz anlamsız olur.
john stuart mill - özgürlük üzerine
çevirmen: berkay tartıcı, kutu yayınları, s.49-50