“cemal’in çocukluğu yok. ben tabii bilmiyorum cemal’in özel şeylerini. cemal’in dişleri dökülüyormuş.
bir meyhane vardı, refik. orada yuvarlak masa vardı. yuvarlak masanın bir özelliği var. biraz genişledin mi herkesi alabilirsin. köşeli masada olursa olmaz. doğan hızlan’lar, edip cansever’ler, demir özlü… kim varsa oradaydık.
matrak bir olay vardır. kim önce kalkıyorsa masadan, onun aleyhine konuşulurdu. sonra bir çare buldular. hep beraber kalkılıyordu.
ben cemal’e dedim ki,
“cemal, senin okuldayken dişlerin ne kadar güzeldi, bembeyazdı.“
bunun üzerine cemal,
“siz üçünüz brezinbez yağsınız” dedi.
ben bozuldum tabii. “cemal" dedim, “burada tabaklar uçar".
cemal de “herkes oyuncak gemi" dedi.
yani çok ezilmiş olduğu için. şimdi aynı şey bana olsa başka türlü davranırım ben. “ben de senin kafana geçiririm" derim.
dostoyevski tipolojiyi çok iyi biliyor. büyük yazar olması oradan geliyor. raskolnikof, tam evi terkedecek, tık-tık kapı çalıyor. yoksul kızkardeş geliyor. nacağı üzerine kaldırıyor. kafasına indirecek… i̇ndiriyor zaten. “ama o kadar ezilmişti ki, refleks olarak bile kolunu kaldıramadı" diyor. cemal süreya’da da bu ezilmişlikten vardı işte. cemal çok yalnız bırakılmıştı.
cemal yaşarken yazı yazmadılar. pezevenklere bak!
i̇smail bilen beyefendileri bunu beğenmemiş.
halbuki üvercinka’yı insanlar sevdi. cemal mizahı da, seksi de severdi.”
ece ayhan
bir meyhane vardı, refik. orada yuvarlak masa vardı. yuvarlak masanın bir özelliği var. biraz genişledin mi herkesi alabilirsin. köşeli masada olursa olmaz. doğan hızlan’lar, edip cansever’ler, demir özlü… kim varsa oradaydık.
matrak bir olay vardır. kim önce kalkıyorsa masadan, onun aleyhine konuşulurdu. sonra bir çare buldular. hep beraber kalkılıyordu.
ben cemal’e dedim ki,
“cemal, senin okuldayken dişlerin ne kadar güzeldi, bembeyazdı.“
bunun üzerine cemal,
“siz üçünüz brezinbez yağsınız” dedi.
ben bozuldum tabii. “cemal" dedim, “burada tabaklar uçar".
cemal de “herkes oyuncak gemi" dedi.
yani çok ezilmiş olduğu için. şimdi aynı şey bana olsa başka türlü davranırım ben. “ben de senin kafana geçiririm" derim.
dostoyevski tipolojiyi çok iyi biliyor. büyük yazar olması oradan geliyor. raskolnikof, tam evi terkedecek, tık-tık kapı çalıyor. yoksul kızkardeş geliyor. nacağı üzerine kaldırıyor. kafasına indirecek… i̇ndiriyor zaten. “ama o kadar ezilmişti ki, refleks olarak bile kolunu kaldıramadı" diyor. cemal süreya’da da bu ezilmişlikten vardı işte. cemal çok yalnız bırakılmıştı.
cemal yaşarken yazı yazmadılar. pezevenklere bak!
i̇smail bilen beyefendileri bunu beğenmemiş.
halbuki üvercinka’yı insanlar sevdi. cemal mizahı da, seksi de severdi.”
ece ayhan