malina – tabutmag forum
elimde ordu müzesinin kataloğuyla bütün odaları dolaşıyorum; ev sanki aylardır içinde oturulmamış gibi, çünkü malina yalnız başına olduğunda, hiçbir yer dağılmaz. lina sabahları sıkça yalnız çalışabildiğinde, beni çağrıştıran her şey kutuların ve dolapların içinde kaybolur, hiç toz havalanmaz, yalnızca benim sayemdedir ki, birkaç saate kadar etraf yeniden tozlanıp pislenecek, kitaplar birbirine karışacak, oraya buraya kâğıtlar saçılacak. henüz etrafta hiçbir şey yok. yolculuğa çıkmadan önce anni’ye, st. wolfgang’a gelebilecek posta için bir zarf bırakmıştım; bir kart olacak bu, yani özel bir sürpriz değil, ama paris’ten ve münih’ten gelen mektupların ve kartların yanına, bu çekmeceye koyabilmem için, bu karta ihtiyacım var yine de. en üstte, viyana’dan yazılıp st. wolfgang’a gitmiş bir mektup duruyor. şimdi tek eksiğim, mondsee.

telefonun önüne oturuyorum, bekliyorum ve sigara içiyorum, ivan’ın numarasını çeviriyorum, telefonunu çaldırıyorum, daha günlerce cevap vermeyecek, ve ben daha günlerce, ölmüş gibi görünen, giderek ısınan viyana’da dolaşabilirim ya da burada oturabilirim, kendimde değilim, kendim burada değil, nedir bu, kendimin olmaması? burada olmadığında, nerede oluyor bu kendim? bu boşluk hem içimde, hem de dışımda, burada kendim, hiçbir yerde yokum, nereye istersem oturabilirim, eşyalara dokunabilirim, kaçabildiğim ve yeniden kendimsizlikte yaşayabildiğim için sevinebilirim. kendim gibi, olmayan ülkeme döndüm, sığınabileceğim o engin ülkeme. malina olmalı telefon eden, ama o değil, ivan.

s.157—

ingeborg bachmann
malina

türkçesi: ahmet cemal
yky
Malina: Yaşamdan ne anlıyorsun? Sanırım birine telefon etmek istiyorsun, ya da daha iyisi, bugün Drei Husaren’a üç kişi gidelim. Kimi istersin, Alexander’i mi, yoksa Martin’i mi? Belki de, yaşamdan ne anladığın gelir aklına.

Ben: Evet, hâlâ bir şey anlasaydım yaşamdan… Haklısın, bir üçüncünün de gelmesi daha iyi olacak. Eski siyah elbiseyi giyeceğim, yeni kemerle birlikte.

Malina: Ama şal da al, hangisini kastettiğimi biliyorsun. Çizgili elbiseyi asla giymiyorsun, bari bu isteğimi yerine getir. Neden o elbiseyi hiç giymiyorsun?

Ben: Bir kez daha giyeceğim. Ama lütfen şimdi sorma. Kendi kendimin üstesinden gelmek zorundayım. Fakat, bunun dışında, yalnızca seninle olan yaşamı istiyorum, bana ilk armağanın olan şal ve ondan sonrakilerin tümüyle birlikte. Yaşamak, okumuş olduğun bir sayfayı okumak demektir, ya da sen hiçbir şeyi unutmadığın için, seninle okuduğum hiçbir şeyi unutmamak demektir. Ayrıca yaşamak, aynı zamanda bu boş alanda dolanmak da demektir, içinde her şeyin bir yerinin bulunduğu bu boş alanda; Glan’a uzanan bir yol ve Gail boyunca uzanan yollar, defterlerimle birlikte Goria’ya uzanmışım, defterleri yine çiziktirdiklerimle dolduruyorum. Yaşayacak bir niçin’i bulunan, hemen her nasıla dayanabilir. Ben en eski zamanları bile, sanki hep kesintisiz yaşamışçasına, seninle yaşıyorum, hep bugün ile eşzamanlı olarak, edilgin bir konumda, herhangi bir şeye saldırmaksızın ya da neden olmaksızın. Kendimi yalnızca bırakıyorum yaşayayım. Her şey eşzamanlı gelmeli ve üzerimde etki yaratmalı.

Malina: Nedir yaşam?

Ben: İnsanın yaşayamayacağı şey.

Malina: Nedir o?

Ben: (più mosso, forte) Beni rahat bırak.

Malina: Nedir o?

Ben: (molto meno mosso) Seninle benim bir araya getirebileceklerimiz yaşamdır. Yeterli mi bu senin için?

Malina: Sen ve ben mi? Neden hemen ‘biz’ değil?

Ben: (tempo giusto) Biz. İkimiz ve benzerlerimiz, ve başkala…

s.263—264

ingeborg Bachmann
Malina

Türkçesi: Ahmet Cemal
YKY