pek çok kimse ile görüşüyorduk ve 43'ten beri görüşüm hiç değişmemişti: yapıtlarını beğendiğim yazar ve sanatçılarda her zaman sempatimi çeken bir şey vardı. gene de bunlardan bazılarında bu sempatimi sınırlayan bazı kusurlara rastlamak beni şaşırttı: kendini beğenmişlik, kendini gösterme merakı. i̇nsan okuyucu ile olan ilişkiyi karşılıklılığı içinde yaşamak yerine, kendisine dönüyor, kendini öteki'nin boyutlarında algılıyor: işte bu kendini beğenmişlik. gençlerde, bunu neredeyse dokunaklı buluyorum; bu onların başkalarına olan saf güvenlerine işaret ediyor. bu tazelik çabuk uçuyor; uzarsa, saflık çocuksuluğa, güven köleliğe dönüşüyor. kendini beğenmiş bir softa bozuntusu kendisinden fazla söz etse de hoşsohbet olabilir, ama gülünç olur; o bir safdildir: tüm nezaket belirtilerini peşin para gibi algılar. nezaketten yoksun kalırsa, yalan söyleme hastalığına kayar, ona anlatılandan daha fazlasını kendi kendine anlatır; ya da küskün ve alıngan olur, pek hoş kokmayan kinler ve öç almalar tasarlar. her koşulda hile yapar: kabul ettiği bağımlılıkla yeterliliği birbirine ters düşmektedir: pohpohlanma dilenmekle, yükseldiğini iddia ettiği anda kendini alçaltmaktadır. kendi görünümünü çok beğenmekle sonunda onun içine hapsolur: sonunda kaçınılmaz şekilde kendini beğenmişliğin son noktası olan önemli biri olmanın çukuruna düşer.
bunu bir meslektaşımda her farkedişimde şaşkınlıktan ağzım açık kalıyor: nasıl olur da insan kendine uygun gördüğü rol uğruna kendini ortadan kaldırır? bunun gerçekliğini inkâr etmenin düşüncesizlik olduğunu öğrendim; insan başkası için ifade ettiği şeyi üstlenmeli; diğer taraftan, eğer yetenekleri varsa onları kullanmalı, gerektiğinde onlarla övünebilmelidir, bir insanın hakikati onun nesnel varoluşunu ve geçmişini sarmalar: ama bu hakikat kendini bu gibi taşlaşmalara indirgemez. kendini önemli sayan kişi, bunun adına yaşamın durmak bilmeyen yeniliğini yadsırken, kendi gözlerinde, her türlü yargıya kapalı yetke'yi canlandırmaktadır; kendine yönelen duyulmamış soruların yanıtlarını dürüstçe arayacağına, bu yanıtları şu i̇ncil'den bulup çıkartır: kendi yapıtından; ya da, kendini bir zamanlar olduğu gibi örnek olarak verir; bu yinelemeler yüzünden de, başarısının pırıltısı ne olursa olsun, dünyanın gerisinde kalır, bir müze eşyası haline dönüşür. bu köhneleşme kötü niyetten arınmış da değildir; eğer insan, görüşlerinin az da olsa doğruluğuna gerçekten inanıyorsa, niçin kendi adının, ününün, geçmişteki başarılarının ardına gizlensin? kendini önemli sayan kişi, ya insanlara değer vermezmiş gibi görünür, ya da onları yüceltmeye hazırdır: bunun nedeni de, onlarla eşit koşullarda ilişkiye girmeye cesaret edememesidir, özgürlüğünden vazgeçer çünkü bunun tehlikelerinden korkar. bu körlük, bu yalanlar beni özellikle yazarlarda rahatsız ediyor çünkü onların ilk erdemleri —en ileri atıp tutmaları da seçmiş olsalar— korkusuz bir içtenlik olmalıdır.
syf•133—134
simone de beauvoir
koşulların gücü (birinci kitap)
türkçesi: betül onursal
payel yayınları, 1995
bunu bir meslektaşımda her farkedişimde şaşkınlıktan ağzım açık kalıyor: nasıl olur da insan kendine uygun gördüğü rol uğruna kendini ortadan kaldırır? bunun gerçekliğini inkâr etmenin düşüncesizlik olduğunu öğrendim; insan başkası için ifade ettiği şeyi üstlenmeli; diğer taraftan, eğer yetenekleri varsa onları kullanmalı, gerektiğinde onlarla övünebilmelidir, bir insanın hakikati onun nesnel varoluşunu ve geçmişini sarmalar: ama bu hakikat kendini bu gibi taşlaşmalara indirgemez. kendini önemli sayan kişi, bunun adına yaşamın durmak bilmeyen yeniliğini yadsırken, kendi gözlerinde, her türlü yargıya kapalı yetke'yi canlandırmaktadır; kendine yönelen duyulmamış soruların yanıtlarını dürüstçe arayacağına, bu yanıtları şu i̇ncil'den bulup çıkartır: kendi yapıtından; ya da, kendini bir zamanlar olduğu gibi örnek olarak verir; bu yinelemeler yüzünden de, başarısının pırıltısı ne olursa olsun, dünyanın gerisinde kalır, bir müze eşyası haline dönüşür. bu köhneleşme kötü niyetten arınmış da değildir; eğer insan, görüşlerinin az da olsa doğruluğuna gerçekten inanıyorsa, niçin kendi adının, ününün, geçmişteki başarılarının ardına gizlensin? kendini önemli sayan kişi, ya insanlara değer vermezmiş gibi görünür, ya da onları yüceltmeye hazırdır: bunun nedeni de, onlarla eşit koşullarda ilişkiye girmeye cesaret edememesidir, özgürlüğünden vazgeçer çünkü bunun tehlikelerinden korkar. bu körlük, bu yalanlar beni özellikle yazarlarda rahatsız ediyor çünkü onların ilk erdemleri —en ileri atıp tutmaları da seçmiş olsalar— korkusuz bir içtenlik olmalıdır.
syf•133—134
simone de beauvoir
koşulların gücü (birinci kitap)
türkçesi: betül onursal
payel yayınları, 1995