ezeli mağlup – tabutmag forum
“rumencedeki ilk kitaplarınızla fransızcadaki ilk kitabınız arasında iç bağlar olup olmadığını söyleyebilir misiniz?

aynı hayat görüşünden çıkarlar; aynı oluş duygusundan da diyebiliriz. bir marjinalin, bir vebalının, hemcinslerine artık hiçbir şeyle bağlı olmayan bir bireyin tepkisini ifade ederler. bu bakış beni hiç bırakmadı. değişen şey, bunu tercüme etme tarzım oldu. yaşla birlikte -yaşlılığın en utanç verici tarafı da budur- fikirlerimizi artık aynı yoğunlukla benimsemeyiz. gençliğimde, yoğun olmayan şey benim gözümde hiçti. i̇lk kitabımın bir infilak olması tesadüf değildir.

hiçlik benim içimdeydi, onu başka yerde aramama gerek yoktu. daha çocukken bunun önsezgisini, dipsiz uçurumlar keşfettiren can sıkıntısı aracılığıyla yaşamıştım. boşluk ihsasına, zamanın dışına atılmış olma izlenimine kapıldığım ânı tam olarak zikredebilirdim. bu boşluğu daima hissettim; benim için neredeyse her gün karşılaştığım bir şey haline geldi. bir tecrübenin sıklığı, bir baş dönmesinin ısrarla dönüp dönüp gelmesi çok önemlidir.”

e. m. cioran
ezeli mağlup
Yıllar vücudunuzun keyfini denetlemenize yardım mı etti, yoksa bu köleliği daha da mı ağırlaştırdı?

“Size bir anekdot anlatacağım. Çok eski bir dostumdan bir mektup aldım; yazdıklarımın tek bir kelimesine bile inanmadığını söylüyor ve “çünkü seni iyi tanıyorum ve çok neşeli biri olduğunu biliyorum,” diyor; ki bu da ne kadar yanılabileceğimizin ispatıdır. Haletiruhiyem ne olursa olsun, bunu daima bir soytarı davranışı ardına gizlemeyi başarmışımdır. Sinirlerimin kölesiyim, ama bunu gizleyebilirim ve gizliyorum; bu komedi sayesinde de mesela mutlak bir ümitsizlik içinde bir akşam yemeğine gidip, orada hiç ara vermeden havadan sudan hikâyeler anlatabiliyorum. Bu edep midir yoksa bir savunma mekanizması mıdır bilmiyorum; her halükârda fizyolojiye bağımlılığım bu kadar ezici olmasaydı, bu yüzeysel neşeye başvurmama hiç gerek kalmazdı. Elbette madalyonun bir de öteki yüzü var. Kierkegaard, bütün bir salondaki herkesi güldürdükten sonra evine döndüğünde, tek isteğinin intihar etmek olduğunu anlatır; birçok vesileyle benim de teyit etmiş olduğum doğal bir bunalımdır bu. Şimdi hatırlıyorum ki Fransa'daki ilk kitabımın çıkışından az sonra, hiç tanımadığım beş yazar beni yemeğe davet ettiler. Yemin ederim, yemek yediğimiz üç saat boyunca sadece taharet musluğu üzerine bir şeyler anlattım. Elbette kitabımdan söz etmemi bekliyorlardı ve evlerinde taharet musluğu bulunmayan Almanların bende yarattığı küçümsemeden söz ederken yüzlerindeki rahatsızlık ifadesini hâlâ hatırlıyorum. Ancak biriyle yalnız olduğum takdirde beni derinden etkileyen şeylerden söz edebilmemdendi bu: İki yalnızlığın iletişim kurmayı deneyebilecekleri o an.”

syf•86—87

E. M. Cioran
Ezeli Mağlup

Türkçesi: Haldun Bayrı
Metis Yayınları