yaşamı olaydan yoksun olduğundan bir olay onun başına ancak babam vasıtasıyla gelebiliyordu. tarihini de yitirmişti. onun tarihi artık, kaçınılmaz olarak, babamın tarihi demekti. bir sabah, fabrikadan evi arayıp iş başındayken sırtına bir ağırlık düştüğünü söylediler. doktorların tahmini babamın birkaç yıl yatalak kalacağı yönündeydi. maaşı kesilecek, tazminat olarak yalnızca devletin bağlayacağı birkaç sosyal yardımdan faydalanabilecekti. annemle babam yoksulluktan doğruca sefalete geçtiler ve annem biraz para kazanmak için onu tüketen, tiksindiği bir işi yapmak, kasabadaki yaşlıların bakımına gitmek zorunda kaldı.
şartlar gereği babam bütün günü evde geçiriyordu ve annemi asıl boğan da buydu: “eskiden gündüzleri olmazdı da ev bana kalırdı en azından.”
babam acı çekiyordu, acı dinmek bilmiyordu ve babam, acı çeken insanların çoğu gibi, çektiği acıya başkalarının da ortak olmasını istiyordu. anneme karşı giderek saldırganlaşıyor, ona başkalarının önünde “koca göt”, “şişko”, “dana” gibi incitici lakaplarla hitap ediyordu.
annem kendini savunmak için çareyi adaletsiz birine dönüşmekte buluyordu: “azıcık götünü kaldırsa da bir iş bulsa ya. canım acıyor diyor ama abartıyor, beni mi kandıracak?”
syf•29—30
édouard louis
bir kadının kavgaları ve dönüşümleri
can yayınları
şartlar gereği babam bütün günü evde geçiriyordu ve annemi asıl boğan da buydu: “eskiden gündüzleri olmazdı da ev bana kalırdı en azından.”
babam acı çekiyordu, acı dinmek bilmiyordu ve babam, acı çeken insanların çoğu gibi, çektiği acıya başkalarının da ortak olmasını istiyordu. anneme karşı giderek saldırganlaşıyor, ona başkalarının önünde “koca göt”, “şişko”, “dana” gibi incitici lakaplarla hitap ediyordu.
annem kendini savunmak için çareyi adaletsiz birine dönüşmekte buluyordu: “azıcık götünü kaldırsa da bir iş bulsa ya. canım acıyor diyor ama abartıyor, beni mi kandıracak?”
syf•29—30
édouard louis
bir kadının kavgaları ve dönüşümleri
can yayınları