hayal gücü, ruhu, tutkusu, kısacası değerli nitelikleri var, ama bunların öznel olarak farkında değil. beni buna rastlantısal bir olay inandırdı bugün. jansen'lerden onun piyano çalmadığı bilgisini edindim; halasının ilkelerine aykırıymış. buna hep üzülmüşümdür, çünkü müzik, burası önemli, bir uzman pozu takınılmadığı takdirde, bir genç kızla iletişim kurmak için iyi bir yoldur. bugün bayan jansen'lere gittim; kapıyı vurmaksızın yarısına kadar açtım; benim genellikle çok işime yaramış ve gerektiğinde açılmış kapıya biraz alayla karışık vurarak işin içinden çıktığım bir yüzsüzlük bu. kız yalnız başına piyanonun başındaydı—gizli gizli çalıyormuş gibi bir hali vardı (kısa bir i̇sveç melodisiydi çaldığı)—usta bir piyanist değildi, tedirginleşti, ama sonra yeniden güzel sesler gelmeye başladı. kapıyı kapayıp dışarıda, onun ruh halindeki değişimi dinleyerek bekledim; çalışında bazen mittelil adlı kızı anımsatan bir ihtiras var, hani altın arpını öylesine şiddetle çalar ki göğüslerinden süt fışkırır. çalma biçiminde hem biraz melankolik hem de biraz ditirampvari bir şeyler var.— i̇çeriye dalabilir ve o ânı yakalayabilirdim ama aptalca olurdu bu.— bellek yalnızca bir koruyucu değil aynı zamanda bir arttırma aracıdır da; belleğe sinmiş şey aslının iki katıymış gibi gelir.— kimi zaman kitapların, özellikle de dua kitaplarının içinde küçük bir kurumuş çiçeğe rastlanır, güzel bir an, onu saklamak fırsatını sağlamıştır, ama anımsanan şey daha da güzeldir. anlaşılan piyano çaldığını gizliyor ya da yalnızca bu küçük i̇sveç melodisini çalabiliyor.— onun için özel bir önemi olmasın? bunların hiçbirini bilmiyorum ama olay o nedenle benim için çok önemli. onunla daha samimi konuşabilirsem onu çok gizli bir şekilde bu konuya yönelteceğim ve bu tuzağa düşüreceğim.
søren kierkegaard
baştan çıkarıcının günlüğü
s.49
çev.: süha sertabiboğlu
ayrıntı yayınları
søren kierkegaard
baştan çıkarıcının günlüğü
s.49
çev.: süha sertabiboğlu
ayrıntı yayınları