kalanlar – tabutmag forum
(...)

30 Nisan 82
Düsseldorf Havaalanı.

Aliminyum. Hortum. Lastik. Elektrikli merdiven. Otomatik kapı. Gene elektrikli merdiven. Gene hortum. Taş. Neon. Kapalı. Uzun. Binadan, bu büyük, büyük kutudan bir çıksam. Her yanı bu büyük kutuya benzetmişler.

Yeni yapılmakta olan Düsseldorf tren istasyonunda üst merdivenlerden onuncu perona iniyorum. Pis bir bekleme salonu. Yağmur yağıyor. Bir alkolik üç bira şişesinin yanında elleri üzerine başını düşürmüş. Müthiş öksürüyor. Bir zenci getirdiği sosisini acele yiyiyor. Kırık sandalyeler üzerine "bacak arasındakini arıyorum" yazılmış. İçerisi çok pis kokuyor. Hiç gitmeden burada kalacak olsam, kendime nasıl bir yön verebilirim bilemiyorum. Ama ilk kez Haydarpaşa garına özlem duyuyorum.

Çocuklar, ben ölesiye yorgunum artık bir havaalanına gidemem, bir bankaya gidemem, bir alışveriş merkezine giremem, tuvalete bile gidemem.

O kadar yorgunum ki 50 yılda bile dinlenemem.

Yaşamım yazarların acısını aramak oldu. Çocukluğumda Dostoyevski'nin nihilist acısını buldum. Otuzumda Pavese'nin intihar acısını. Bugün Berlin'de Peter Weiss'in antifaşizm acısını.

Acıyla bağlantılı mutluluğumdan çok memnunum.

Bir yandan dünyayı tüm insanların mekânı olarak algılamak gerekir.

Her sabah yepyeni bir dünyaya kalkıyorum.

Her akşam dünyanın bütün yorgunluk acı ve çelişkileriyle dayanamaz duruma geliyorum.

İnsan her şeyi nasıl isterse öyle algılayabiliyor. Kanallarda yol alan bu gemi neden duygularıma göre öteki dünyada yol alıyor olmasın?

Ay, kırmızı üç fabrika bacasının gerisinde duruyor. Ay ile birlikte kalın fabrika bacaları da yakın. Ama gerisi. Gerisindeki dünya orada bitiyor. Onun gerisinde hiçbir şey yok. Korku. Ben orada bitiriyorum dünyayı. Benden sonra her şey çok çetin olacak.

s.39-40

Tezer Özlü
Kalanlar

YKY, 1995