bul beni – tabutmag forum
burada, bu gece, bir eksiye dönüştüm.
öfkelenemiyordum bile, ne ona ne kendime. daha ziyade içerliyordum. yalan söylemesine, beni kandırmasına, kendini bir an fantezilerine kaptırıp benimkileri de kamçılamasına ve tam da bu yüzden daha şiddetli bir şekilde yıkmasına değil, fikrini değiştirmesine içerliyordum; oysa onu bu yüzden kim suçlayabilirdi ki? ona güvendiğim ve bu güveni geri alamadığım için içerliyordum. ona duyduğum güveni de beni de bir an bile düşünmeden çöpe atmıştı. bu sabah trende olduğum kişiyi geri istiyordum, yaşanan her şeyin silinmesini istiyordum — hiçbiri olmamıştı. man-kafa. tabii ki olmamıştı. bundan sonra hep şunu düşündüm: işıkları söndüreceğiz, kapıları kilitleyeceğiz, panjurları indireceğiz ve bir daha asla umut etmemeyi öğreneceğiz. bir ömür boyunca asla.

köprüyü geçmeme gerek yoktu. tek yaptığım babasının binasında en üst kata bakıp ışıkların yanmadığını görmek oldu. evde değil. tabii ki değil.

s.76

-

sadece onunla bir saat daha, sonsuzluğun milyon trilyon bazilyon saatleri içinden küçücük bir saat, sonsuz zaman diyarından bir zerre hiçlik istiyorum. size hiçbir şeye mâl olmayacak, sadece enoteca'mızdaki o cuma akşamına dönmek istiyorum, garsonlar bize şarapla peynir getirmeye devam ederken masada el ele tutuştuğumuz, içerisi boşalırken geriye sadece âşıklar ile çok yakın dostların kaldığı geceye dönmek; tek arzum ona aramızda yaşananın, sadece yirmi dört saat sürmüş olsaydı bile evrimden eskiye dayanan sayısız ışık yılı boyunca beklemeye değdiğini, katrilyon yıl sonra bizim tozumuz tozluktan bile çıktığında uzaklardaki bir başka takımyıldızdaki bir başka gezegende bir başka sami ile miranda tekrar buluşana dek beklemeye değdiğini söyleme fırsatını vermeniz bana.

s.95

-

yaşamak, kursağında pişmanlıklarla ölmek anlamına geliyor. fransız şairin dediği gibi, le temps d'apprendre à vivre il est déjà trop tard,* yaşamayı öğrendiğimizde çok geç kalmış oluyoruz. yine de başkalarının hayatlarını tamamlayacak, onların açık bıraktığı hesap defterini kapatıp son kartlarını onlar adına oynayacak bir noktada durduğumuzu bilmek insana az da olsa neşe katıyor. hayatını tamamlama, bitirme görevinin hep başka birine kalacağını bilmekten daha tatmin edici bir şey olabilir mi? sevdiğimiz ve bizi yeterince seven birine. benim durumumda bu kişinin sen olacağını düşünmek istiyorum, o sırada artık birlikte olmasak bile. gözlerimi kimin yumacağını şimdiden bilmek gibi bu. sen ol istiyorum elio.

bir an, tam michel'in konuşmasını dinlerken bu gezegende gözlerimi yummasını isteyeceğim tek bir kişi olduğunu fark ettim. onun da yıllarca konuşmasak bile avucunu gözlerimin üstünde gezdirmek için dünyaları aşıp geleceğini umuyordum, tıpkı benim de onun için yapacağım gibi.

s.187

andré aciman
bul beni

türkçesi: berrak göçer
sel yayınları