cahil hoca – tabutmag forum
cahilin gücü

i̇tiraz edenlerin içini baştan rahatlatalım: cahili tabana yayılmış ilmin, hele ki bilginlerin ilmine karşıt bir halk ilminin emanet edildiği kişi yapmayacağız. çalışmanın sonuçlarını yargılamak, öğrencinin ilmini doğrulamak için bilgin olmak lazım. cahilse o işi yaptığında hem daha azını hem de daha fazlasını yapmış olacaktır. öğrencinin bulduğunu değil, aradığını doğrulayacaktır. dikkat edip etmediğine karar verecektir. çalışma olgusuna karar vermek için de insan olmak yeter. kum üstündeki çizgilerde insanın ayaklarını “tanıyan" filozof gibi, çocuğunu çalıştıran anne de "birlikte çalıştıklarında, cümleden bir kelime gösterdiğinde, çocuğunun gözlerinden, yüz hatlarından yaptığı işe dikkatini verip vermediği"ni anlamayı bilir. cahil hocanın öğrencisinden istemesi gereken şey, dersine dikkatli bir şekilde çalıştığını kanıtlamasıdır. az şey mi bu? bu isteğin öğrenci için bitmez bir görev içerdiği ortada. sınavdan geçiren cahil hocaya kazandırabileceği zihin açıklığı da: "cahil ama özgürleşmiş annenin baba kelimesini her sorduğunda çocuğun hep aynı kelimeyi gösterip göstermediğini fark etmesini kim engelleyecek? bu kelimeyi saklayıp “parmağımın altındaki kelime ne?” diye sormasına kim karşı çıkacak? vb., vb.

ev kadınından yemek tarifi, dindarca bir imge... açıklayıcılar kabilesinin resmi sözcüsü böyle bir yargıya varacaktı: "bilmediğimizi öğretebiliriz de yine bir ev kadını düsturu." "annelik sezgisi"nin bu konuda ev içinde bir ayrıcalık kazandırmadığı söylenecektir. baba kelimesini gizleyen parmak, “gizli veya hileyle saklanmış" anlamına gelen kalipso'nun içindekinin aynısıdır: i̇nsan zekâsının damgası, aklın en basit hilesi her birimizde ve herkeste ortak olan bu hakiki aklın, kendini en iyi, cahilin bilgisi ile hocanın cehaletinin eşitlenerek zihinsel eşitliğin güçlerini gözler önüne serdiği noktada gösteren bu aklın. “i̇nsan öyle bir hayvandır ki konuşan ne dediğini bilmiyorsa bunu çok iyi fark eder... i̇nsanları birleştiren bağ işte bu kapasitedir." cahil hocanın pratiği parası, zamanı ve bilgisi olmayan yoksulun çocuklarına ders vermesini sağlayan basit bir çare değil; ilmin yardımının dokunmadığı noktada aklın saf güçlerini serbest bırakan çok önemli bir deneyimdir. cahil birinin bir kez yaptığını bütün cahiller her zaman yapabilir. çünkü cehalette hiyerarşi yoktur. cahillerle bilginler ortak ne yapabiliyorlarsa işte ona "haddizatında zeki varlığın gücü" adını verebiliriz.

eşitlik gücü aynı zamanda ikilik ve ortaklık (communauté) gücüdür. uyumlandırmanın olduğu, zihnin bir başka zihne bağlandığı yerde zekâ olmaz. her bireyin eylemde bulunduğu, ne yaptığını anlattığı ve eyleminin gerçekliğini doğrulama olanaklarını sunduğu yerde zekâ olur. bu eşitliğin kefili, iki zekâ arasına yerleştirilmiş ortak şeydir iki nedenle. birincisi, maddi bir şey “iki zihin arasındaki yegâne iletişim köprüsüdür”. köprü geçittir, ama aynı zamanda arada bırakılan mesafedir. kitabın maddi yanı iki zihni eşit mesafede tutar, oysa açıklama bunlardan birinin öbürünü yok etmesine yol açar. fakat ayrıca şey dediğimiz de her zaman hazır bir maddi doğrulama merciidir: sınav yapan cahil hocanın artısı “sınava tabi tutulan kişinin karşısına hep maddi nesneleri, bir kitapta yazılı cümleleri, kelimeleri, duyularıyla doğrulayabileceği bir şey'i çıkarmasıdır". sınava tabi tutulan kişi açık kitaptan, kitaptaki maddi karşılıktan, her bir işaretin eğrisinden doğrulanabilecek bir söz söylemek zorundadır. i̇şte bu şey, kitap, bilginin de kapasitesizliğin de hilesini engeller. bu nedenle cahil hoca yeri gelince yetkinliğinin kapsamını genişletip, tahsil gören küçük beyin ilmini değil söylediğine ve yaptığına ne kadar dikkat ettiğini doğrular. "hatta elinde olmayan koşullar dolayısıyla oğlunu okula göndermek zorunda kalmış bir komşunuza da bu yolla yardım edebilirsiniz. komşunuz küçük öğrencinin bilgisini doğrulamanızı rica ederse, hiç okula gitmemiş olsanız bile bu soruşturma görevine canınız sıkılmasın. “neler öğreniyorsun, küçük dostum?” deyin çocuğa. —yunanca. —konu? ezop. nesi? —masalları. —sevdiğin var mı içlerinde? —birincisi. i̇lk kelime nerede? —i̇şte. —kitabını ver bana. dördüncü kelimeyi söyle bana. yaz şimdi onu. şu yazdığınız kitabın dördüncü kelimesine hiç benzemiyor. komşum, sizin oğlan bildiğini söylediği şeyi bilmiyor. dersine çalışırken veya bildiğini iddia ettiği şeyi söylerken pek dikkatli olmadığının kanıtıdır bu. söyleyin, iyi çalışsın dersine, gene geleceğim, şu bilmediğim, hatta okuyamadığım yunancayı öğrenip öğrenmediğini söyleyeceğim size."

cahil hoca cahile olduğu gibi bilgine de işte bu şekilde ders verebilir: onun sürekli aramakta olduğunu doğrulayarak. arayan her zaman bulur. i̇lle de aradığını, hele ki bulması gerekeni bulmaz. ama bildiği şey ile ilişkilendireceği yeni bir şey bulur mutlaka. püf noktası bu sürekli teyakkuz, insan aklını kaçırmadıkça dağılmayan bu dikkattir ki bu konuda bilgin de cahil gibi fevkalade başarı gösterir. hoca arayanı onun kendi yolunda, tek başına arayışa çıktığı ve aramaya devam ettiği o yolda, tutar.

s.37—-39

jacques rancière
cahil hoca
zihinsel özgürleşme üzerine beş ders

türkçesi: savaş kılıç
metis yayınları