bulantı – tabutmag forum
Bu sevinçli, akıllı uslu insan sesleri arasında yalnızım. Bütün bu adamlar, vakitlerini dertleşmekle, aynı düşüncede olduklarını anlayıp mutluluk duymakla geçiriyorlar. Aynı şeyleri hep birlikte düşünmeye ne kadar da önem veriyorlar! Bakışı içe dönük, balık gözlü, kimsenin kendisiyle uyuşamadığı adamlardan biri aralarına karışmayagörsün: suratları hemen değişir. Sekiz yaşındayken, Luxembourg Parkı'nda oynadığım sıralarda, böyle bir adam vardı; gelir, Auguste-Comte sokağına bakan demir parmaklığa bitişik nöbetçi kulübesinde otururdu. Hiç konuşmaz, arasıra bir bacağını uzatarak, ayağına korkuyla bakardı. Bekçinin, amcama söylediğine göre, eskiden öğretmen yardımcısıymış. Bir gün, Akademi Üyesi kılığına girip, sınıflarda karne notlarını okuduğu için emekliye ayırmışlar. Çok korkardık ondan, çünkü yalnız olduğunu sezerdik. Bir gün, Robert'e, ta uzaktan kollarını uzatarak gülümsemişti: çocukcağız neredeyse bayılacaktı. Bizi asıl korkutan ne düşkün hali, ne de boynunda bulunan ve takma yakasının kenarına sürünüp duran urdu. Kafasından, yengeçsi düşüncelerin gelip geçtiğini duymamız korkutuyordu bizi.

Nöbetçi kulübesi, çemberlerimiz ve çalılar üzerine yengeçsi şeyler düşünebilmesi içimize yılgınlık salıyordu.

Ben de mi böyle olacağım sonunda?

Jean-Paul Sartre
Bulantı

Can Yayınları (1981)
Çev.: Selâhattin Hilav