kahkaha benden yana – tabutmag forum
1836

az önce insanların neşesine neşe kattığım bir partiden geldim; dudaklarımdan nükteler döküldü, herkes güldü ve bana hayran kaldı —fakat ben ayrıldım— bu çizgi dünyanın yörüngesi kadar uzun olmalı —————- ——————— ————————-— ——— ————— —————— ——————————————————— ————————— ———————————— ve kendimi vurmak istedim.

syf•30—

søren kierkegaard
kahkaha benden yana

türkçesi: nedim çatlı
ayrıntı yayınları
Coşturucu bir söylev

Evlenirsen, pişman olursun; evlenmezsen, yine pişman olursun; evlen ya da evlenme, pişman olursun; ister evlen, ister evlenme pişman olursun. Dünyanın aptallıklarına gül geç, pişman olursun; gözyaşı dök, yine pişman olursun; dünyanın aptallıklarına gül geç ya da gözyaşı dök, pişman olursun; dünyanın aptallıklarına ister gül geç ister gözyaşı dök, pişman olursun. Bir kadına inan, pişman olursun; inanma, yine pişman olursun; bir kadına inan ya da inanma pişman olursun; bir kadına ister inan ister inanma, pişman olursun. Kendini as, pişman olursun; kendini asma, yine pişman olursun; kendini as ya da asma pişman olursun; kendini ister as ister asma, pişman olursun. Bu, beyler, bütün felsefenin toplamı ve özüdür. Ben her şeyi Spinoza'nın söylediği gibi sadece belli anlarda aeterno modo [sonsuza dek] görmem, sürekli aeterno modo yaşarım. Böyle yaşadığını sanan pek çok kimse var, çünkü bir şeyi ya da ötekini yaptıktan sonra zıtlıkları birleştirir ya da bağdaştırırlar. Fakat bu bir yanlış anlamadır; çünkü gerçek sonsuzluk ya/ya da'nın ardında yatmaz, önündedir. Böylece, onların sonsuzluğu, ıstıraplı bir geçici anlar dizisidir; çünkü iki misli bir pişmanlıkla kendilerini yiyip bitirirler. Benim felsefem hiç değilse kolay anlaşılır; çünkü tek bir ilkem var, üstelik ondan da hareket etmiyorum. Ya/ya da'daki ardışık diyalektikle burada öne sürülen sonsuz diyalektik arasındaki farkı ayırt etmek gerek. İlkemden hareket etmiyorum derken bundan, ondan-hareket-ediyorum'un zıddı anlaşılmamalı, bu sadece ilkemin olumsuz ifadesi olur, bundan anlaşılması gereken; bunun ondan-hareket-etmek ile ondan-hareket-etmemenin aynı derecede zıddı olduğudur. İlkemden hareket etmiyorum, çünkü; eğer edersem pişman olurum, etmezsem yine pişman olurum. O yüzden, beni dinleyen saygıdeğer insanlardan biri ya da ötekine söylediğim şeyde bir şey varmış gibi geliyorsa, bu ancak onların felsefeye yeteneği olmadığını gösterir; eğer argümanım ilerliyormuş gibi görünüyorsa, bu da aynı şeyi gösterir. Fakat hiçbir ilerleme katetmiyorsam da, şimdi beni takip edebilenler için felsefemin kendi içinde kalmasını sağlayan ebedi hakikatin sırrını açacağım.

syf•73—74

Søren Kierkegaard
Kahkaha Benden Yana

Türkçesi: Nedim Çatlı
Ayrıntı Yayınları
İki insan âşık olup da birbirleri için yaratıldıklarını düşünmeye başladıklarında, ayrılma cesaretini gösterme vakti gelmiştir; çünkü devam ederlerse her şeyi kaybedip hiçbir şey kazanamayacaklardır. Paradoks gibi gelebilir, duygu açısından öyle; fakat anlayış açısından öyle değil. Bu alanda insanların kendi ruh hallerinden yararlanması özellikle gereklidir; bu ruh hallerinin yardımıyla insan bitip tükenmeyen çeşitte kombinasyonların farkına varabilir.

İnsan asla resmi bir görevi kabul etmemelidir. Eğer ederseniz, Bilmemkim Efendi olarak, siyasal topluluk çarkının içindeki minik bir dişli olmaktan öteye gidemezsiniz; kendi davranışınızda bile söz sahibi olamazsınız ve bu durumda teorileriniz pek yardımcı olmaz. Bir unvanınız olur ve bunun içinde her günah ve kötülük beraberinde gelir. Altında köle olduğun yasa da aynı derecede sıkıcıdır, terfin ister hızlı ister yavaş olsun. Unvandan kurtulamazsınız, şayet halkın huzurunda kırbaçlanmayı gerektiren bir suç işlemezseniz; o zaman bile emin olmayın, çünkü unvan, kraliyet affıyla tekrar iade edilebilir.

İnsan resmi bir işe girmekten kaçınsa bile hareketsiz olmamalı, aylaklıkla aynı anlama gelecek işleri takip etmeli; ekmek kazandırmayan zanaatlarla uğraşmalı. Bu bağlamda kendini geliştirme yaygın değil, yoğun olmalı ve olgun yaşına rağmen, “çocuklar çıngırakla eğlendirilir, samanla gıdıklanır,” atasözünü haklı çıkarabilmelidir.

syf•65—66

Søren Kierkegaard
Kahkaha Benden Yana

Türkçesi: Nedim Çatlı
Ayrıntı Yayınları
Bütün bu Almanya korkusu bir fantezi, bir oyun, ulusal kibri pohpohlamak için yeni bir girişim. Küçük bir ulus olduklarını dürüstçe itiraf eden bir milyon insan, ayrıca Tanrı önünde herkes olduğu gibi olmaya karar vermişse: Müthiş bir kuvvet; orada hiç tehlike yok. Hayır, talihsizlik çok başka bir yerde; talihsizlik, bu küçük ulusun moralinin bozulmasında, kendine karşı bölünmesinde, birbirini iğrenç şekilde kıskanmakta, iktidardaki herkese başkaldırmakta, önemli olan herkese karşı bayağı, küstah, haddini bilmez olmakta, bir çeşit alt tabaka tahakkümüne doğru kışkırtılmakta yatmaktadır.

Bu, vicdan azabı yaratır, o yüzden insanlar Almanya’dan korkarlar. Fakat talihsizliğin nerede yattığını söylemeye kimse cesaret edemez —o zaman da insanlar bu sağlıksız tutkuları pohpohlar ve Almanlar’a karşı savaşarak kendilerini önemserler.

Danimarka rezil bir dönemden geçiyor. Taşra kafalılık ile aksi dar kafalılık aralarında kavga ediyor; bu işin sonu, belli bir tür şapka vs. vs. giymeyenin Alman olduğundan şüphelenilmesine kadar gidecek. Öteki tarafta komünistler yükseliyor; bir parça bir şeyi olan damgalanıp basın yoluyla zulme uğrayacak.

Bu Danimarka’nın talihsizliği —ya da Danimarka’ya verilmiş bir ceza, gerçek Tanrı korkusu olmayan bir halk, ulusal bilinci küçük kasaba dedikodularından ibaret olan bir halk, okul çocuklarının yargıç olduğu, hiçliği idealleştiren bir halk, yöneticilerinin korkması gereken, yönetilenlerin küstah olduğu bir halk, içlerinde bu toprakta kamu ahlâkının olmadığına dair her gün delillerin bulunduğu bir halk –yalnızca bir zorbanın ya da birkaç şehidin kurtarabileceği bir halk.

s. 91—

Søren Kierkegaard
Kahkaha Benden Yana

Türkçesi: Nedim Çatlı
Ayrıntı Yayınları