de ki işte – tabutmag forum
17.

yalnızca neyi aradığını bilmeden yaşamakla kalmayacaksın, bulduğunda, aradığının o olup olmadığını da bilmeyeceksin- kurduğunda, kurduğunun 'sahici' yaşamın olup olmadığını da...

yaşamını, hiçbir şey bilmeden yaşayacaksın.
yaşamını, bilmeden yaşayacaksın.
yaşamın, bilmediğindir.

oruç aruoba
de ki işte
9.

yaşamın öyle noktalara gelecek ki,
eski çerçevesinden çıkıp dört bir yana açılan
yol ağızlarında duruyor olacak;
ama, göreceksin ki, bu yollar hiç de
yeni yerlere ulaşmıyor —hatta, hiçbir yere ulaşmıyor:
'çıkmaz sokak', hepsi…

yaşamın 'çıkmaz sokak'lara çıkmakla geçecek,
—hem de, bunlardan değil çıkmak,
giremeyeceksin bile onlara!

yaşamın çıkmazlıklara girememekle geçecek.
19.
Yaşamın, beklediğinin gelmemesi —ki, işte:
seninde, gelmeyeceğini bildiğini beklemen
olacak.

-

33.
Yaşamda kimse paylaşmayacak —paylaşamayacak—
senin tutkularını: onları, hep, yaşayıp yaşayıp, unutacaksın.

Yalnız, yaşayacaksın;
yalnız yaşayacaksın...
62.

Yaşamın, olaylar ve durumlar içindeyken, bir şeyler yaparken, kendini seyretmenin süreci olacak.

'Çelişik' bir şey, değil bu; kişiliğin 'gelişen' bir şey değildir ki — ta başından beri (neresiyse o 'başı'...), tam olarak vardır; yaşam boyu da, yaptıklarında, yalnızca, ortaya çıkar, kendini gösterir:

Hem de, hep yeniden aynı sıra içinde çıkar ortaya.
Sen ise bir seyirci olacaksın yalnızca; 'elinden bir şey gelmeye'cek, durumlar, olaylar karşısında — kişiliğin, ne yaptıracaksa onu yaptıracak sana; sen de yapacaksın bunu.

Yaparken de, hep, yaptıklarını kendin yapıyormuşun gibi bir izlenim edineceksin — bir yanılsamadır bu.
Yaşam, yazarı da, sahneye koyanı da, başoyuncusu da sen olan; ama senin yalnızca seyircisi olduğun
bir oyundur.

Ama bu, senin özgür olmadığın anlamına gelmez — yaşamın, özgürlüğünün alanı olacak: Seyirci, seyrettiği oyun karşısında nasıl özgürse —her an, oyunun 'doğal' sonunu beklemeden, tiyatrodan çıkıp gidebilirse—, sen de yaşam karşısında öyle özgür olacaksın.

'Her an çıkıp gitme özgürlüğü'nün de bir yanılsama olabileceği durumlarda -bunun farkına varabilirsen-

işte, o durumdan da çıkıp gitme özgürlüğün olacak; çünkü, o durumun farkına varmış olacaksın.

Özgürlüğün, yaşamının farkına varman olacak.
(Nasıl ki, "Ne ki bilinçlendirilir, doğrudur".)

Yaşamın, kendinin farkına vararak, özgür olmanın süreci olacak.
ÖLÜM (de)

Ama ölümden ürkerek
kendini çoraklaşma karşısında
saf haliyle koruyan yaşam değil,
ölüme katlanarak
kendini onun içinde elde eden
yaşamdır, tinin yaşamı.
Tin, kendini
mutlak kopmuşlukta bulmakla
kazanır ancak,
kendi hakikatini.

Hegel
(PhG, Vorrede)

s.15
Oruç Aruoba
de ki işte
4.

Yaşamın, kendi kendine ağırlık haline getirdiğin şeylerin altında ezilmenin süreci olacak.

Yaşamı ‘hafifçe’ yaşayabilseydin, yaşamın olayları da uçup giderler, sana yük olmazlardı — ama o zaman da, uçucu, boş olurdu yaşamın. Bu yüzden, yaşadığın her olayı ‘ağır’laştıracaksın; ki uçup gitmesin, omuzuna çöksün; sen de onun yükünü taşıyasın.

Yaşaman, yaşamın yükünü yüklenmen olacak.
Yaşam, yükleneceğin yüktür.
Yaşamın, yükündür.

5.

Yaşamın ne denli yük olduğunu biliyorsun; bileceksin — bu yükü omuzlarından atmadığına, atamadığına, ya da atmak istemediğine, isteyemediğine göre de, onu taşımalısın, taşımak zorundasın, taşıyacaksın —ki, zaten, işte, taşıyorsun...

Kundera
Sisyphus hep yeniden gerisin geriye yuvarlanacak olan taşını hep yeniden yüklenip tepeye taşır. Camus'ye göre, “mutlu olduğunu düşünmeliyiz” onun.


6.

Yaşamda atmak isteyeceğin her adımın bir bedeli olacak: ancak bedeli ödemeğe hazır olursan atabileceksin o adımı — bedeli ‘peşin’ ödeyemeyeceksin; adımı atmaya hazır değilsen, bedeli de ödeyemezsin: Adımı atma anında, bedeli de ödemeğe hazır hâle gelmiş olacaksın.

7.

Yaşamın, gitmek isteyebileceğin yerdir —zaten, bu yaşamı yaşadığına göre, oraya gitmek istemişsin, istiyorsun demektir: yaşam, gittiğin —ve gitmek istediğin; zaten de gideceğin— yerdir.

— Zaten, işte, oradasın...

8.

Yaşam gidince ne yapacağını bilemediğin, ama gitmek istediğin yerlere doğru katettiğin yollardan oluşacak ki, bunlar, belki, o yerlere gitmek istediğini bile ancak — sonradan anlayacağın yollar olacak...

9.

Yaşamın öyle noktalara gelecek ki,
eski çerçevesinden çıkıp dört bir yana açılan
yol ağızlarında duruyor olacak;
ama, göreceksin ki, bu yollar hiç de
yeni yerlere ulaşmıyor — hatta, hiçbir yere ulaşmıyor:
‘çıkmaz sokak’, hepsi...

Yaşamın ‘çıkmaz sokak’lara çıkmakla geçecek
— hem de, bunlardan değil çıkmak,
giremeyeceksin bile onlara!

Yaşamın çıkılamazlıklara girememekle geçecek.

10.

Yaşamın, sürekli gireceğin çıkmazlardan oluşacak;
hep girip, hep çıkacaksın çıkmazlara, çıkmazlardan:
son gireceğin çıkmaz da, hiç çıkamayacağın çıkmaz olacak — sen en son çıkmazına girdiğinde,
yaşamın da 'düze' çıkacak...

s.45——47

Oruç Aruoba
de ki işte

Metis Yayınları
27.

Felsefe, direnmenin temel biçimidir,
çünkü dünyanın kendisine direnmedir.

Çoğunluk düşünsel tavırlar, 'dünyanın kendisine', toptan, bütünüyle direnmenin tutarsız, us—dışı bir tutum olduğunu bildirirler — haksız da değillerdir. Ama felsefe yapan kişi, dünyadaki en küçük şeyin bile değişmesini, farklı olmasını isteyecek bir tutumun, ancak bir bütün olarak dünyanın kendisine direnmekle olanaklı olduğunu bilir.

—Dünyada bölük—pörçük hiçbir şey yoktur: her bir şey, bütün her şeyin ayrılmaz parçasıdır — ya da hiçbir şeydir.

Herhangi bir şeye direnmek, dünyaya, dünyadaki her bir şeye, dünyadaki her şeye, giderek, dünyanın kendisine direnmektir ——
bu da, işte, felsefedir.

Felsefe, direnmektir — dünyaya...

(En azından Herakleitos'un kendi kentine yağdırdığı lanetlerden ve Sokrates'e içirtilen baldırandan başlayarak, filozof hep direnen kişi olmuştur. Bu garip; oysa, filozoflar (genel olarak da, düşünürler) bütün insanlara açık gelecek —gelmesi gereken— şeyler düşündüklerini düşünürler — demek ki, yanılırlar... İyi bir ters–örnek ise Hegel: o, direnmez; toplumu ve çağıyla barış içine girer yazıları da, işte, pek az kişinin anlayabileceği türden şeylerdir. Garip, işte...

s.134—

Oruç Aruoba
de ki işte

Metis Yayınları