dinleyici: bizden daha yukarıda olanlar karşısında neden aşağılık duygusuna kapılıyoruz?
krishnamurti: sizden daha yukarıda olduğunu düşündüğünüz kişiler kimlerdir? bilgililer mi? unvan, derece sahibi olanlar mı? sizin bir ödül veya mevki benzeri şeyler istediğiniz kimseler mi? birisini kendinizden yukarıda gördüğünüz anda başka birini de kendinizden aşağıda görmüş olmaz mısınız?
neden bu yukarı ve aşağı ayrımını yapıyoruz? sırf bir şey istediğimiz için bu ayrımı yapıyoruz, değil mi? kendimi sizden daha az zeki hissediyorum, sizin kadar paralı veya donanımlı olmadığımı düşünüyorum, sizin göründüğünüz kadar mutlu olmadığımı hissediyorum veya sizden bir şey istiyorum; dolayısıyla kendimi sizden aşağıda görüyorum. size imrendiğimde veya sizi taklit etmeye çalıştığımda ya da sizden bir şey istediğimde hemen sizden aşağıya düşerim, çünkü sizi kendimden yükseğe çıkarmışımdır. size üstün bir değer vermişimdir. demek ki psikolojik olarak yukarıyı ve aşağıyı içsel dünyamda ben yaratıyorum; varsıllar ve yoksullar arasındaki eşitsizlik duygusunu yaratan benim.
i̇nsanlar arasında muazzam ölçüde bir kapasite eşitsizliği var, değil mi? bir yanda jet uçağını süren pilot, diğer yanda saban süren adam. kapasitedeki bu devasa —düşünsel, sözel, fiziksel— farklılıklar kaçınılmazdır. fakat gördüğünüz gibi, bizler kimi meslek sahiplerine müthiş önem atfediyoruz. valinin, başbakanın, kâşifin, bilim insanının hizmetçiden çok ama çok önemli olduğunu düşünüyoruz; dolayısıyla meslek statüyü belirliyor. belli mesleklere statü atfettiğimiz sürece eşitsizlik duygusuna mahkûm oluruz ve yetkin olanlar ile olmayanlar arasındaki mesafe kapatılamaz. eğer mesleği statüden ayrı tutabilirsek, o zaman sahiden eşitlik duygusunu canlandırabiliriz. ama bunun için sevgi olması gerek; çünkü yukarı ve aşağı ayrımım ortadan kaldıran şey sevgidir.
dünya sahip olanlar —zenginler, güçlüler, yetkinler, her şeye sahip olanlar— ve sahip olmayanlar arasında bölünmüş durumda. peki, sahip olanlar ile sahip olmayanlar arasındaki bu boşluğa yer vermeyen bir dünya yaratmak mümkün müdür? aslında yapılmaya çalışılan da budur; zenginler ve yoksullar, büyük kapasiteye sahip olanlar ile olmayanlar arasındaki bu uçurumu, bu yarığı gören politikacılar ve ekonomistler sorunu ekonomik ve sosyal reformlarla çözmeye çalışıyorlar. buna diyecek sözümüz yok. fakat düşmanlık, kıskançlık, garez gibi duygular anlaşılmadığı sürece gerçek bir dönüşüm asla hayata geçemez, çünkü ancak zikrettiğimiz duygular anlaşılıp sona erdirildiğinde kalbimizde sevgi yeşerebilir.
s.170—172
jiddu krishnamurti
yeni bir yaşam
öğrenme ve anlam arayışı üzerine
türkçesi: orhan düz
(bkz:omega yayınları), 2010
krishnamurti: sizden daha yukarıda olduğunu düşündüğünüz kişiler kimlerdir? bilgililer mi? unvan, derece sahibi olanlar mı? sizin bir ödül veya mevki benzeri şeyler istediğiniz kimseler mi? birisini kendinizden yukarıda gördüğünüz anda başka birini de kendinizden aşağıda görmüş olmaz mısınız?
neden bu yukarı ve aşağı ayrımını yapıyoruz? sırf bir şey istediğimiz için bu ayrımı yapıyoruz, değil mi? kendimi sizden daha az zeki hissediyorum, sizin kadar paralı veya donanımlı olmadığımı düşünüyorum, sizin göründüğünüz kadar mutlu olmadığımı hissediyorum veya sizden bir şey istiyorum; dolayısıyla kendimi sizden aşağıda görüyorum. size imrendiğimde veya sizi taklit etmeye çalıştığımda ya da sizden bir şey istediğimde hemen sizden aşağıya düşerim, çünkü sizi kendimden yükseğe çıkarmışımdır. size üstün bir değer vermişimdir. demek ki psikolojik olarak yukarıyı ve aşağıyı içsel dünyamda ben yaratıyorum; varsıllar ve yoksullar arasındaki eşitsizlik duygusunu yaratan benim.
i̇nsanlar arasında muazzam ölçüde bir kapasite eşitsizliği var, değil mi? bir yanda jet uçağını süren pilot, diğer yanda saban süren adam. kapasitedeki bu devasa —düşünsel, sözel, fiziksel— farklılıklar kaçınılmazdır. fakat gördüğünüz gibi, bizler kimi meslek sahiplerine müthiş önem atfediyoruz. valinin, başbakanın, kâşifin, bilim insanının hizmetçiden çok ama çok önemli olduğunu düşünüyoruz; dolayısıyla meslek statüyü belirliyor. belli mesleklere statü atfettiğimiz sürece eşitsizlik duygusuna mahkûm oluruz ve yetkin olanlar ile olmayanlar arasındaki mesafe kapatılamaz. eğer mesleği statüden ayrı tutabilirsek, o zaman sahiden eşitlik duygusunu canlandırabiliriz. ama bunun için sevgi olması gerek; çünkü yukarı ve aşağı ayrımım ortadan kaldıran şey sevgidir.
dünya sahip olanlar —zenginler, güçlüler, yetkinler, her şeye sahip olanlar— ve sahip olmayanlar arasında bölünmüş durumda. peki, sahip olanlar ile sahip olmayanlar arasındaki bu boşluğa yer vermeyen bir dünya yaratmak mümkün müdür? aslında yapılmaya çalışılan da budur; zenginler ve yoksullar, büyük kapasiteye sahip olanlar ile olmayanlar arasındaki bu uçurumu, bu yarığı gören politikacılar ve ekonomistler sorunu ekonomik ve sosyal reformlarla çözmeye çalışıyorlar. buna diyecek sözümüz yok. fakat düşmanlık, kıskançlık, garez gibi duygular anlaşılmadığı sürece gerçek bir dönüşüm asla hayata geçemez, çünkü ancak zikrettiğimiz duygular anlaşılıp sona erdirildiğinde kalbimizde sevgi yeşerebilir.
s.170—172
jiddu krishnamurti
yeni bir yaşam
öğrenme ve anlam arayışı üzerine
türkçesi: orhan düz
(bkz:omega yayınları), 2010