varoluşçu psikoterapi – tabutmag forum
(…) gerçeklik perdesinin bir an için açıldığı ve bizim arkaplandaki mekanizmayı gördüğümüz anlar vardır. Kendisi hakkında düşünen her bireyin yaşadığına inandığım böyle anlarda, nesneler anlamlarını yitirdiğinde, semboller parçalandığında ve insan kendini “evindeymiş gibi” hissettiği rahatlıktan koparıldığında ani bir bildik olandan uzaklaşma ortaya çıkar. Albert Camus ilk eserlerinden birinde, yabancı bir otel odasındayken yaşadığı böyle bir anı anlatmaktadır.

“İşte tabelalarını bile okuyamadığım bir şehirde savunmasızım ... konuşacak bir arkadaşım yok, kısa süre sonra oyalanacak bir şeyim de kalmayacak. Yabancı bir şehrin seslerinin nüfuz ettiği bu odada, hiçbir şeyin beni bir evin ya da sevilen başka bir yerin daha sevgi dolu ışığına çekmeyeceğini biliyorum. Birine seslenecek miyim? Bağıracak mıyım? Yabancı yüzler görünürdü... Şimdiyse kalbin cansızlaştığı, yavaşça yükselip anksiyetenin soluk yüzünü açtığı bu alışkanlık perdesi, jest ve sözcük dokusunun rahatlığı var. İnsan kendisiyle yüz yüze: Mutlu olması için meydan okuyorum ona...*”

* A. Camus, “La Mort dans l'âme,” L'Envers et l'endroit (Paris: Librairie Gallimard, 1937), s. 87-88; çeviri Marilyn Yalom'un.

s.564—565

irvin D. Yalom
Varoluşçu Psikoterapi

Çev. Zeliha iyidoğan Babayiğit
Kabalcı Yayınevi