çürümenin kitabı – tabutmag forum
DUANIN KÜSTAHLIĞI

Monoloğun sınırına, yalnızlığın ucuna varıldığında, —başka muhatap olmadığından en yüksek diyalog bahanesi, Tanrı, icat edilir. O'nun adını andığınız sürece cinnetinizin kılık değiştirmiş olduğu anlaşılmaz ve... her şey size mübah olur. Hakikî mümini deliden ayırt etmek güçtür; fakat onun deliliği yasaldır, kabul görür; sapıtmaları her nevi imandan arınmış olsaydı, sonu tımarhane olurdu. Fakat bu sapıtmalar Tanrı'nın güvencesi ve meşruiyeti altındadır. Yaratıcı'ya hitap eden bir sofunun çalımı yanında, bir fatihin gururu bile soluk kalır... Nasıl bunca cüret edilebilir? Sonsuz'u elinin altında zanneden tiridi çıkmış bir yaşlı kadın şimdiye kadar hiçbir tiranın kalkışamadığı bir cüret düzeyine yükselirken, tevazu nasıl bir tapınak meziyeti olabilir?

Birbirine kavuşmuş ellerimin, muamma ve bayağılıklarımızın büyük Sorumlu'suna yakaracağı tek bir an için, dünya tahtını feda ederdim. Oysa bu an herhangi bir müminin en sıradan vasfını teşkil eder — tıpkı resmî saat gibi. Fakat hakikaten mütevazı olan kişi, kendi kendine şunları tekrarlar: “Dua edemeyecek kadar çekingen, bir kilisenin kapısından giremeyecek kadar ölgünüm; gölgeme boyun eğiyor ve Tanrı'nın dualarıma teslim olmasını istemiyorum.” Ona ölümsüzlük teklif edenlere de şöyle cevap verir: “Gururumun da bir haddi var: Kaynakları sınırlı. Siz, imanınız adına benliği'nizi alt ettiğinizi düşünürsünüz; aslında şu süre size yetmediği için onu ebediyete kadar uzatmak arzusundasınız. Kendinize güveninizin inceliği yüzyılın bütün iddialarını aşar. Sizinkiyle karşılaştırıldığında, aldatmaca ve hava civa olduğu açığa çıkmayan bir zafer düşü var mıdır? İmanınız, cemaat tarafından hoşgörülen bir azamet sayıklamasından başka bir şey değildir, çünkü çarpıtılmış yollardan gider; fakat yegâne saplantınız naaşınızdır: Zamandışılığa düşkünsünüzdür ve bu saplantınızı dağıtan zamana zulmedersiniz. Göz koyduğunuz şeyler için bir tek ahiret yeterince geniştir; yeryüzü ve anları size fazla dayanıksız görünür. Manastırların megalomanisi, sarayların şatafatlı ve ateşli anlarında tahayyül edebildikleri her şeyi aşar. Kendi yokluğuna rıza göstermeyen kişi bir akıl hastasıdır. Herkes içinde buna rıza göstermeye en az hazır olan da mümindir. Süregitme iradesi bu kadar uzağa vardırıldığında dehşet verir bana. Sınırları belirsiz bir Benlik'in hastalıklı cazibesinden kaçınıyorum. Ölümlülüğümün içinde yan gelip yatmak istiyorum. Normal kalmak istiyorum.”

(Tanrım, bana hiç dua etmeme gücü verin, her nevi tapınma saçmalığından koruyun, beni Siz'in elinize hepten teslim edecek o sevgi eğilimini benden uzak tutun. Kalbimle gökyüzü arasındaki boşluk genişlesin! Issızlıklarımı mevcudiyetinizle doldurmanızı, gecelerimi nurunuzla hırpalamanızı, Sibiryalarımı güneşinizle eritmenizi hiç temenni etmiyorum. Sizden de yalnız, ellerim tertemiz kalsın istiyorum; yeryüzünü yoğururken ve dünya işlerine karışırken hepten kirlenen ellerinizin aksine... Sersem kadirimutlaklığınızdan, yalnızlığıma ve ıstıraplarıma saygı istiyorum sadece. Sözlerinize ihtiyacım yok; bunları bana dinlettirecek çılgınlıktan da çekiniyorum. Sizi yoklukta bir gedik açarak şu zaman panayırını başlatmaya ve böylelikle beni evrene —oluştaki aşağılamaya ve utanca— mahkûm etmeye iten o hoşgöremediğiniz huzuru, ilk ânın öncesinden devşirilmiş mucizeyi gösterin bana.)

s.86—-87

E. M. Cioran
Çürümenin Kitabı

Türkçesi: Haldun Bayrı
Metis Yayınları