nostalghia – tabutmag forum
“içimde hangi atam konuşuyor?
hem bedenimde hem de aklımda aynı anda yaşayamam.
bu yüzden tek kişi olamıyorum.
kendimi eşzamanlı olarak tamamlanmamış bir sürü şeyden menkul hissedebiliyorum.
çağımızın gerçek hastalığı, artık büyükustaların olmayışıdır.
kalplerimize giden yollar gölgelerle kaplanmış;
yararsız görünen seslere kulak vermeliyiz;
meşgul kafalardan, uzun kanalizasyon borularından, okul duvarlarından içeriböceklerin vızıltıları girmesine ihtiyaç var.
her birimizin gözlerini ve kulaklarını büyük bir rüyanın başlangıcı olan şeylerle dolmasına ihtiyaç var.
birisi piramitleri inşa edeceğimizi haykırmalı.
yapmamamızın bir önemi yok!
o isteği beslemek gerek..
ve ruhun köşelerini uçsuz bucaksız bir çarşaf gibi esnetmeliyiz;
dünyanın ilerlemesini istiyorsanız, el ele vermeliyiz.
sözüm ona sağlıklıları, sözüm ona hastalarla karıştırmalıyız.
siz, sağlıklı olanlar, sağlığınız ne anlama gelir?
insanoğlunun bütün gözleri, içine daldığımız kocaman çukura bakıyor.
özgürlük faydasızdır; eğer yüzümüze bakmaya, bizimle yemeye, bizimle içmeye,, bizimle uyumaya cesaretiniz yoksa!
dünyayı yıkımın eşiğine getirenler, sözüm ona sağlıklı olanlardır.


insanoğlu dinle!
senin içinde su, ateş
ve sonra kül
ve külün içindeki kemikler!
kemikler ve küller!
gerçekliğin içinde veya
hayalimde değilken, ben neredeyim?
işte yeni anlaşmam:
geceleri güneşli olmalı…
ve ağustos da karlı.
büyük şeyler sona erer…
küçük şeyler baki kalır.
toplum böylesine parçalanmaktansa
yeniden bir araya gelmeli.
sadece doğaya bak
hayatın ne kadar basit olduğunu göreceksin.
bir zamanlar olduğumuz yere dönmeliyiz…
yanlış tarafa döndüğümüz noktaya.
hayatın ana temellerine geri dönmeliyiz;
suları kirletmeden…

deli bir adam, size
kendinizden utanmanızı söylüyorsa;
ne biçim bir dünyadır burası!


şimdi müzik

(teyp tutukluk yapar)

müzik!

ah… anne!

başının etrafında dolaşan
ve sen güldükçe berraklaşan
o hafif şey havaymış.”

andrey arsenyeviç tarkovski
Film, ülkesini terk etmiş ve vatan özlemi duyan bir entelektüelin hikâyesini anlatır. Sinema dilinde pek rastlanmayan monologlar bu filmde fazlaca kullanılmış, böylelikle vatana duyulan özlem pekiştirilmiştir. Filmin çekimleri sırasında Tarkovski'nin sürgünde olması filmin başrol oyuncusunun aslında Tarkovski'yi oynadığı fikrini ortaya çıkarmıştır. Filmin ana karakterinin hasta olması ve Tarkovski'nin de filmden üç yıl sonra bir hastalık nedeniyle ölmesi bu düşünceleri desteklemektedir.