ruzname
"neden, diye sormuştu deleuze, her aşk, her yaşantı, her olay bizi yaralıyor, paramparça ediyor? "neden bütün olaylar hep bir salgın, savaş, yaralanma ya da ölüm türünden?" hiçbir zaman olayla eşitlenemiyoruz, diyordu deleuze - hep ya çok erkeniz ya da çok geç kalıyoruz; ya çok aceleciyiz ya çok pasif, ya çok ilerdeyiz ya erişemeyecek denli uzakta.
ya şu: "bana çok zayıf, kırılgan gelen hayatım, kayıp gidiyor elimden"; ya da bu: "hayata karşı zayıf olan ben kendimim, beni altüst eden, benimle hiçbir alakası olmayan biricik şeylerini ortalığa döküp saçan hayat.”
—
“sanat yapıtlarına baktığımızda, eski masallara veya bizdeki leyla ile mecnun mesnevisine baktığımızda mesela, orada şöyle bir şey var: oradaki kötülüğü temsil eden tiplerin, kahramanın başarıya ulaşmasına vesile olduğunu görüyoruz. ama diyelim ki 19. yüzyıla geldiğimizde, örneğin fransız şiirine baktığımızda, orada bu durum değişiyor. baudelaire'in kötülük çiçekleri'ni, maldoror'un şarkıları'nı görüyoruz. bu başka bir şey. bu dönüşüm, toplumbilimsel bir zemin içeriyor mu?”
“— aslında eski anlatılar, yani peri masalları falan filan, kötülüğü çok yoğun bir şekilde kullanır. bu, çocukların iyiliğin ve kötülüğün ötesinde oluşundan biraz; kötülük algısının duygularına ve dünyaya bakışiarına henüz sinmemiş oluşu ve bunun zaman içerisinde, toplumsal olarak bir tür vicdan yerleşmesi halinde gerçekleşmesi, bir hal olarak kötülükten suçlama olarak kötülüğe dönüş ta baştan beri var yani. i̇yi ile kötü arasındaki ayrım, her toplumun varsaymak ve yerleştirmek zorunda olduğu bir duygu. toplumsal bir duygudan bahsediyorum. dolayısıyla bir dönüşüm olduğunu düşünmüyorum. bir üslup farkının doğduğunu düşünüyorum. modern hayatta elbette kötülüğün formları değişecektir. yani daha önceki toplumlara göre; günah olarak tanımlanmayı bırakacaktır, belki radikal bir kötülük olarak karşımıza yeniden çıkacaktır, ama dediğim gibi ancak eski tip bir kötülüğü düşünmeyi öneririm. bir anlatı parçası olarak; yoksa içinde yaşadığımız toplumun iyi bir tarafı yok. dünyanın iyi bir tarafı yok. günümüze baktığımızda bir kötülük imparatorluğu tahayyül edebilirsiniz, yani modern dünyayı.”
ulus baker
dolaylı eylem
derleyen: ege berensel
"neden, diye sormuştu deleuze, her aşk, her yaşantı, her olay bizi yaralıyor, paramparça ediyor? "neden bütün olaylar hep bir salgın, savaş, yaralanma ya da ölüm türünden?" hiçbir zaman olayla eşitlenemiyoruz, diyordu deleuze - hep ya çok erkeniz ya da çok geç kalıyoruz; ya çok aceleciyiz ya çok pasif, ya çok ilerdeyiz ya erişemeyecek denli uzakta.
ya şu: "bana çok zayıf, kırılgan gelen hayatım, kayıp gidiyor elimden"; ya da bu: "hayata karşı zayıf olan ben kendimim, beni altüst eden, benimle hiçbir alakası olmayan biricik şeylerini ortalığa döküp saçan hayat.”
—
“sanat yapıtlarına baktığımızda, eski masallara veya bizdeki leyla ile mecnun mesnevisine baktığımızda mesela, orada şöyle bir şey var: oradaki kötülüğü temsil eden tiplerin, kahramanın başarıya ulaşmasına vesile olduğunu görüyoruz. ama diyelim ki 19. yüzyıla geldiğimizde, örneğin fransız şiirine baktığımızda, orada bu durum değişiyor. baudelaire'in kötülük çiçekleri'ni, maldoror'un şarkıları'nı görüyoruz. bu başka bir şey. bu dönüşüm, toplumbilimsel bir zemin içeriyor mu?”
“— aslında eski anlatılar, yani peri masalları falan filan, kötülüğü çok yoğun bir şekilde kullanır. bu, çocukların iyiliğin ve kötülüğün ötesinde oluşundan biraz; kötülük algısının duygularına ve dünyaya bakışiarına henüz sinmemiş oluşu ve bunun zaman içerisinde, toplumsal olarak bir tür vicdan yerleşmesi halinde gerçekleşmesi, bir hal olarak kötülükten suçlama olarak kötülüğe dönüş ta baştan beri var yani. i̇yi ile kötü arasındaki ayrım, her toplumun varsaymak ve yerleştirmek zorunda olduğu bir duygu. toplumsal bir duygudan bahsediyorum. dolayısıyla bir dönüşüm olduğunu düşünmüyorum. bir üslup farkının doğduğunu düşünüyorum. modern hayatta elbette kötülüğün formları değişecektir. yani daha önceki toplumlara göre; günah olarak tanımlanmayı bırakacaktır, belki radikal bir kötülük olarak karşımıza yeniden çıkacaktır, ama dediğim gibi ancak eski tip bir kötülüğü düşünmeyi öneririm. bir anlatı parçası olarak; yoksa içinde yaşadığımız toplumun iyi bir tarafı yok. dünyanın iyi bir tarafı yok. günümüze baktığımızda bir kötülük imparatorluğu tahayyül edebilirsiniz, yani modern dünyayı.”
ulus baker
dolaylı eylem
derleyen: ege berensel