dîvân-ı kebîr – tabutmag forum
clxxx

gizli bir peri ayağımı bağlamış; onun bu bağı yüzünden kavga alanına düşmüşüm, savaşıp durmadayım.

kafdağındanım, bu yaylanın garibiyim ben; görünüşte güvercinim amma yaradılış bakımından zümrüdüankayım ben.

güvercinim, ecel doğanına av olup, onun peşine düştükten sonra ben, can zümrüdüankasının kanatlarını açar, o kanatlarla uçarım.

akıl güneşiyle sırtın kızışmıştır amma gölgede oturanlara da tıpkı bir çadır gibi ayağımı diremişim, durup durmadayım.

vakit oğlu olan, babasının eteğine yapışır, bense sûfiye benziyorum; dünün de ötesindeyim, yarının da.

beni şu kapıya perde gibi asakodun; halbuki ben asılmak için gelmedim, asılmıya lâyık değilim ben.

lütfettin de kuzgunluktan kurtardın beni; dudular gibi senin avucundan şekerler yeyip duruyorum.

avucundaki cömertlik tutar da beni denize iletirse, bana, denize yol açarsa nasıl bir inci olduğumu o vakit gösteririm.

anlayışla avlanmam ben, anlayışın ötesindeyim; vehme sığacak bir varlık değilim, pek geniş bir alanım ben.

sözü, nerdeyse orda kes artık da nerdesin? kendine bir bak; ben nerdeysem beni de orda ara, ordayım çünkü ben.

s.260—

mevlânâ celâleddîn
dîvân-ı kebîr iii