…
sanki her şey daha baştan olmuş bitmişçesine sessiz, uzun ve ağır bir alay.
s.11
—
almanların vur emrini beklerken nişan aldığı kişinin, o anda olağanüstü bir hafiflik hissi, halis muhlis bir tür mutluluk (gel gör ki, ortada mutlu olacak bir şey yok) —hakim bir coşku hissettiğini biliyorum— biliyor muyum? ölümün ölümle yüz yüze gelmesi?
onun namına bu hafiflik hissini çözümleyecek değilim. belki de birdenbire yenilmez olmuştu. ölü — ölümsüz. belki bir kendinden geçme halidir bu. daha doğrusu, acı çeken insanlık için bir merhamet hissidir, ne ölümsüz ne de ebedi olmanın mutluluğudur. bundan böyle, kaçamak bir arkadaşlık ölüme bağlamıştı onu.
s.12
—
gelgelelim, silahtan kurşunun henüz çıkmadığı fakat çıkmak üzere olduğu o anda, orada, nasıl yorumlamam gerektiğini bilmediğim —yaşamdan arınma mı, sonsuzun açılması mı?— bir hafiflik hissi kalmıştı geride. mutluluk da değil, mutsuzluk da. korkusuzluk gibi de değil, belki şimdiden öteye bir adım.
biliyorum; bu çözümlenemez his, onda varoluştan geriye ne kalmışsa değiştirdi, böyle düşünüyorum ben. sanki dışardaki ölüm bundan böyle yalnızca ondaki ölüme gelip toslayabilecekti. "hayattayım. hayır, sen bir ölüsün".
s.17—18
—
bunun bir önemi yok. bütün bir geriye kalan, ölümün ta kendisi olan o hafifleme hissidir, ya da daha doğrusu bundan böyle daima muallakta kalacak olan o ölüm anımdır.
s.21
maurice blanchot
ölüm ânım
çeviren: bahadır turan
encore yayınları
sanki her şey daha baştan olmuş bitmişçesine sessiz, uzun ve ağır bir alay.
s.11
—
almanların vur emrini beklerken nişan aldığı kişinin, o anda olağanüstü bir hafiflik hissi, halis muhlis bir tür mutluluk (gel gör ki, ortada mutlu olacak bir şey yok) —hakim bir coşku hissettiğini biliyorum— biliyor muyum? ölümün ölümle yüz yüze gelmesi?
onun namına bu hafiflik hissini çözümleyecek değilim. belki de birdenbire yenilmez olmuştu. ölü — ölümsüz. belki bir kendinden geçme halidir bu. daha doğrusu, acı çeken insanlık için bir merhamet hissidir, ne ölümsüz ne de ebedi olmanın mutluluğudur. bundan böyle, kaçamak bir arkadaşlık ölüme bağlamıştı onu.
s.12
—
gelgelelim, silahtan kurşunun henüz çıkmadığı fakat çıkmak üzere olduğu o anda, orada, nasıl yorumlamam gerektiğini bilmediğim —yaşamdan arınma mı, sonsuzun açılması mı?— bir hafiflik hissi kalmıştı geride. mutluluk da değil, mutsuzluk da. korkusuzluk gibi de değil, belki şimdiden öteye bir adım.
biliyorum; bu çözümlenemez his, onda varoluştan geriye ne kalmışsa değiştirdi, böyle düşünüyorum ben. sanki dışardaki ölüm bundan böyle yalnızca ondaki ölüme gelip toslayabilecekti. "hayattayım. hayır, sen bir ölüsün".
s.17—18
—
bunun bir önemi yok. bütün bir geriye kalan, ölümün ta kendisi olan o hafifleme hissidir, ya da daha doğrusu bundan böyle daima muallakta kalacak olan o ölüm anımdır.
s.21
maurice blanchot
ölüm ânım
çeviren: bahadır turan
encore yayınları