“‘bir ev kadını olmamaya dikkat ediniz’ de diyordu. bir ev kadını haline dönüşme tehlikesi benim için yoktu ama o beni özgürlükleri için savaşıp da sonradan bir erkeğin eşi olmakla yetinen meredith'in kadın kahramanları ile karşılaştırıyordu. onu düş kırıklığına uğrattığım için kendime kızıyordum. evet, vaktiyle mutluluğa bel bağlamamış olmakta haklıydım. çehresi ne olursa olsun, beni her türlü çekilmeye sürüklüyordu. sartre ile tanıştığımda her şeyi kazandığımı sanmıştım; onun yanında kendimi gerçekleştirmemem olanaksızdı; şimdi ise kendi kendime, kendinden başkasının kurtuluşunu ummanın kendini yitirmeye koşmanın en emin yolu olduğunu söylüyordum.(••)
ama sonuçta, bu pişmanlıklar, bu korkular niyeydi? kuşkusuz, feminizmin bir militan değildim, kadınların hakları ve görevleri ile ilgili hiçbir kuramım yoktu; nasıl eskiden "kız çocuğu" olarak belirtilmeyi reddediyorduysam, şimdi de kendimi "kadın" gibi düşünmüyordum: ben bendim. kendimi bu nitelikle suçlu buluyordum. tanrı’dan koptuktan sonra kurtuluş (selâmet) fikri bende yaşamaya devam etmişti ve başta gelen inançlarımdan biri, herkesin kendi kurtuluşunu bizzat kendisinin sağlaması gerektiğiydi. bana acı veren tutarsızlık toplumsal değil, ahlâki, hatta dini düzene aitti. i̇kinci sınıf bir varlık olarak yaşamayı kabul etmek, "görece" bir varlık olmak, insan niteliği taşıyan yaratık sıfatıyla alçalmaktı; butün geçmişim bu aşağılanmaya başkaldırıyordu.”
üstteki kısa bölümün şöyle bir çevirisi de var. (yayınevi ve çeviri sahibini bilmiyorum)
(••) “sartre’la karşılaştığım zaman, her şeyi kazandığıma inanmıştım. onun yanında benim kendimi gerçekleştirmem başarısızlığa uğrayamazdı. şimdi kendi kendime şunu söylüyorum: kurtuluşu bir başkasında görmek, yıkılmanın en güvenli yoludur.”
simone de beauvoir
olgunluk çağı i
çev.: betül onursal
ama sonuçta, bu pişmanlıklar, bu korkular niyeydi? kuşkusuz, feminizmin bir militan değildim, kadınların hakları ve görevleri ile ilgili hiçbir kuramım yoktu; nasıl eskiden "kız çocuğu" olarak belirtilmeyi reddediyorduysam, şimdi de kendimi "kadın" gibi düşünmüyordum: ben bendim. kendimi bu nitelikle suçlu buluyordum. tanrı’dan koptuktan sonra kurtuluş (selâmet) fikri bende yaşamaya devam etmişti ve başta gelen inançlarımdan biri, herkesin kendi kurtuluşunu bizzat kendisinin sağlaması gerektiğiydi. bana acı veren tutarsızlık toplumsal değil, ahlâki, hatta dini düzene aitti. i̇kinci sınıf bir varlık olarak yaşamayı kabul etmek, "görece" bir varlık olmak, insan niteliği taşıyan yaratık sıfatıyla alçalmaktı; butün geçmişim bu aşağılanmaya başkaldırıyordu.”
üstteki kısa bölümün şöyle bir çevirisi de var. (yayınevi ve çeviri sahibini bilmiyorum)
(••) “sartre’la karşılaştığım zaman, her şeyi kazandığıma inanmıştım. onun yanında benim kendimi gerçekleştirmem başarısızlığa uğrayamazdı. şimdi kendi kendime şunu söylüyorum: kurtuluşu bir başkasında görmek, yıkılmanın en güvenli yoludur.”
simone de beauvoir
olgunluk çağı i
çev.: betül onursal