huzursuzluğun kitabı – tabutmag forum
28
h.k.

müziğin ya da düşün hafif bir soluğu, ne olursa olsun, yeter ki öyle ya da böyle bir şey hissetmemizi sağlasın, ne olursa olsun, yeter ki düşünmekten bizi alıkoysun.

fernando pessoa
huzursuzluğun kitabı
ben, tam inşası sürerken inşa edenin düşünmekten bıktığı, oldum olası kendi yıkıntısından başka bir şey olmamış bir yapının yıkıntısıyım.
tahtından feragat eden bir kral gibiyim okurken. nasıl ki kralın asasıyla tacı en yüksek değerine, kral giderken onları yere bıraktığında ulaşırsa; ben de sıkıntının, düşün bütün madalyalarını giriş odalarındaki taşlara bırakıyor, sadece bakışımdaki soyluluğu kuşanmış olarak merdivenleri tırmanıyorum. ölürcesine okuyorum.

ve klasiklerin, sakinlerin, acı çekseler bile bunu asla söylemeyenlerin, bana kendimi kutsal bir yolcu gibi hissettirenlerin dünyasında -işte onların dünyasında kendimi kutsanmış bir hacı, amaçsız dünyanın nedensiz seyircisi, çekip giderken, hüznünün son sadakasını son dilenciye veren büyük sürgün prensi gibi hissediyorum.
15.

doğuştan bana ait olan içimdeki toprağı, adım adım fethettim. içinde bir hiç olarak kaldığım bataklığı, azar azar ele geçirdim. sonsuz varlığımı doğurdum, ama kendimi kendimden forsepsle koparmak zorunda kaldım.
28
h.k.

müziğin ya da düşün hafif bir soluğu, ne olursa olsun, yeter ki öyle ya da böyle bir şey hissetmemizi sağlasın, ne olursa olsun, yeter ki düşünmekten bizi alıkoysun.
61
H.K.

“Utangaçlık asil bir huydur, ne yapacağını bilememek övünülesi, yaşama becerisinden yoksun olmak ise insanı yücelten bir özelliktir.

Can Sıkıntısı denen uzaklaşma ve Sanat denen küçümseme, bizim ... [yaşamımıza] doyuma benzer bir şeyin parlaklığını verirken...

Çürümüşlüğümüzden doğan bu zayıf pırıltılar, hiç olmazsa, karanlıklarımızın ortasında bir ışıktır.

Sadece acı bizi büyütür, acının göğsünde bekleyen sıkıntı, tıpkı eski kahramanların torunları gibi bir simgeye benzer.

Ben, genellikle kendi derinliklerimde bile henüz tasarlanmamış eylemlerin, dudaklarımı uzatırken aklıma bile getirmediğim sözcüklerin, tamamına erdirmeyi umursamadığım hayallerin kuyusuyum.

Ben, tam inşası sürerken inşa edenin düşünmekten bıktığı, oldum olası kendi yıkıntısından başka bir şey olmamış bir yapının yıkıntısıyım.

Yalnızca zevk aldıkları için zevk alanlardan nefret etmeyi, neşelerini paylaşmayı beceremediğimiz için neşeli insanları hor görmeyi ihmal etmeyelim sakın... Bu sahte küçümseme, bu bayağı kin altındaki toprakla kirlenmiş, kaba saba bir kaideden başka bir şey değildir; üzerinde Sıkıntı’mızın benzersiz, kibirli heykeli yükselir, yüzü sırrına erilmez bir gülümsemeyle kuşatılmış, karanlık bir figürdür o.

Ne mutlu yaşamlarını kimseye emanet etmeyenlere.”

s.99—100
Fernando Pessoa
Huzursuzluğun Kitabı

Çeviren: Saadet Özen
Can Yayınları